“Zaman geçiyor. İmkansız görünen zaman bile. Hatta saatin her tik tak edişi insanın canını acıtsa da. Yavaş yavaş geçiyordu saniyeler. Yalpalayarak ve sessizliklerin içine sürünerek. Ama bir şekilde geçiyordu. Benim için bile.”
“Sanki kaybolmuş bir ay gibiydim. Gezegenim büyük bir felakette yok olmuş ama buna rağmen geride kalan boş uzayda dar dairelerle yörünge çizmeye devam eden ve yer çekimi kanununu yok sayan bir ay.”
İçi arınmamışsa, neler bekler insanı,
Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna!
Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar,
Ne korkular, içinde kıvranır insan!
Ne çöküntüler yaratır bizde gurur,
Şehvet, öfke, gevşeklik ve tembellik!
O kadar yetkin ve kendisini bilir ki
Yoksulluk da, zindanlar da korkutamaz onu
Tüm tutkularından arınmış, onurlu
Yalın mı yalın bir dünya kurmuş kendince
Şansa, talihe hiç yüz vermeden insanca
Akar gider yaşamı doğruya, iyiye güzele.
"Bir büyüklük yapacağım ve bana yaptığın her şeyi unutacağım.” Dedi ve yakıcı bir sesle.
“İhanetine inat, herkese diken, sana gül olacağım. Varsın olsun… Vefasızlık sende, sevda bende kalsın.”
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim. Ben sana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim de bir ruhum bulunduğunu öğrettin.