Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mete Han'dan Çin İmparatoriçesi Lü'ye mektupla evlilik teklifi
"Ben sazlıklar arasında doğup sığır ve at topraklarının vahşi bozkırlarında büyütülmüş yalnız bir dul hükümdarım. Çin'e seyahat etmek özlemiyle çok defa sınır bölgesine gelmişimdir. Zat-ı şahaneleri de yalnız bir yaşam süren dul bir hükümdardır. İkimiz de zevklerden mahrum bir yaşam sürmekte olup kendimizi eğlendirme imkânımız yoktur. Ümidim ikimizin birbirimizde olanları, olmayan eksikliklerimiz için değiş tokuş etmemizdir."
m.ö. 192 yılında imparator huei tahta çıkınca mo-tu ile evlenmesi için yine bir çinli prensesi gönderdi. bu imparatorun hükümdarlığı esnasında esas güç annesi lü'nün elindeydi. mo-tu bu sefer ona bir mektup yazarak dedi ki: "ben sadıklar arasında doğup sığır ve at topraklarının vahşi bozkırlarında büyütülmüş yalnız bir dul hükümdarım. çin'e seyahat etmek özlemiyle çok defa sınır bölgesine gelmişimdir. zat-ı şahaneleri de yalnız bir yaşam süren dul bir hükümdardır. ikimiz de zevklerden mahrum bir yaşam sürmekte olup kendimizi eğlendirme imkanımız yoktur. ümidim ikimizin birbirimizde olanları olmayan eksikliklerimiz için değiş tokuş etmemizdir"
Sayfa 34 - 35-kronik kitap, 2. basımKitabı okuyor
Reklam
Görebildiğim kadarıyla yirmi birinci yüzyılda yaşanan sorunlardan biri de bu. Çoğumuz ihtiyacımız olan bütün maddi şeylere sahibiz ve bu yüzden pazarlamacıların işi artık ekonomiyi duygularımızla ilişkilendirmek, şimdiye kadar ihtiyaç duymadığımız şeyleri istememizi sağlayarak daha fazlasına ihtiyacımız varmış gibi hissetmemizi sağlamak. Yılda 30 bin sterlin kazanan kendini yoksul hissediyor. Yalnızca 10 ülke görmüşsek kendimizi yeteri kadar seyahat etmemiş hissediyoruz. Tek bir kırışığımız olduğunda, yaşlı hissediyoruz kendimizi. Resmimiz fotoshoplanmamış ya da filtrelenmemişse çirkin hissediyoruz kendimizi.
Sayfa 267 - Domingo yayınlarıKitabı okuyor
“Öbür ‘ben’i aramak için çıkılan bütün uzun yolculuklarda aynı kafa, aynı beden üzerinde bizimle beraber seyahat etmektedir.”
Sayfa 481Kitabı okudu
“Tabiatın zorluklarıyla savaşmak, insanın fenalığıyla savaşmaktan iyidir. Allah kerimdir ve biz, O'nun yolundayız. Bizden yüz çevirmeyecektir.”
Sayfa 49 - Hacı Bilal
"Seyahat etmek, hele çok iyi anlaştığınız bir insanla olursa, bir zevktir, neşe kaynağıdır. İnsan rahat rahat gevezelik eder."
Reklam
“Bilirim ki bu dünya bir hana benzer; sadece birkaç gün kalıp başkalarına yer açmak için ondan ayrılırız. Bu yeri bir an değil de on yıl kalacakmış gibi önemseyen zamane Müslümanlarına gülüyorum..”
Sayfa 47 - Reşit Efendi
Sokratese biri hakkında şöyle derler: “Seyahat onu hiç değiştirmedi.” “Tabii ki değiştirmez” der Sokrates. “Çünkü kendisini de beraberinde götürmüştür.”
"Paralel evrenler arasında seyahat etmek mümkün olsaydı, bu mutlaka müzikler sayesinde olurdu.."
Hassasiyeti olanların seyahat sorunsalı ..
Köyler ve kırsal alanlarda her şey doğal olarak bulunabilir. Dolayısı ile insan fazla şüphe etmez. Evet, doğal ürün köylerde çoktur, ama her şeye kaptırıp gidecek kadar doğallık kalmamıştır. Anadolu’nun köylerinde peynir, tereyağı, bal, turşu alınıp yenilebilir. Tabi balı gliserinle, peynir yoğurdu süt tozuyla, tereyağını da patates püresiyle yapmamışlarsa. Ancak tavuk ve et mamullerinde ihtiyatı elden hiç bırakmamak gerekir.
Sayfa 188Kitabı okudu
Reklam
Bir hayli zaman boş yerlerden geçtikten sonra insan yüzü görmek ve insan sesi işitmek hoşa gidiyor. Hayduda bile rastlasak güler yüzle karşılanacak.
İki büyük adam bir kez daha karşı karşıya gelmiş, fakat Enver Paşa bir kez daha aralarındaki rekabeti düşmanlığa çevirmeyerek Mustafa Kemal’i Harp Divanına vermemişti. Zaten Mustafa Kemal’in bu işte bir kabahati olmadığını biliyordu. Onu yargılatması halinde bu açıkça bir kumpas olacaktı ve o, memlekete büyük hizmetleri olan bir paşaya böyle bir kumpas kuracak türden adam değildi. Fakat Mustafa Kemal’in İstanbul’daki varlığı bir sorundu ve bu sorunu çözmek için ideal bir yöntem bulmuştu. Alman İmparatoru 2. Wilhelm, Sultan Reşat’ı ülkesine davet etmiş, Sultanın rahatsız olması nedeniyle davete Şehzade Vahdettin’in icabet etmesinde karar kılınmış ve yanına uygun bir yaver tayin edilmesi gerekmişti. Bahse konu kimsenin şehzade olması nedeniyle yanına düşük rütbeli bir subay verilmesi mümkün değildi. Mustafa Kemal bu seyahat için ideal biriydi.
Sayfa 270Kitabı okudu
Yalanın en kötü yanı nedir bilir misin? Işık hızında seyahat etmesi... Sen onu ağzından serbest bıraktıktan sonra her yönde ilerler.
...kaypaklaşabilen bir kimliğin...
Sayfa 11 - Yapı Kredi Yayınları, Çeviren: Ali Berktay , 3. Baskı, Şubat 2021, İstanbul
“Ekim 1992: Hakurk Operasyonu”
Türkiye’yi kandırıyorlardı. Türkiye de, kuzeyden sürdüğü PKK’lıları peşmergelerin öldüreceğini bekliyordu. İstihbarat servisleri ve ben –“ben” demeyi hiç sevmem ama işte geldik bu noktaya–, bunu biz zamanında uyardık; “Anlaşma yapıldı” dedik. Bu ciddiye alınmamıştır. Celal Talabanî, Kuzey Irak harekâtı başladıktan üç gün sonra, Kürsad ve Şerdin vasıtasıyla doğrudan doğruya Osman Öcalan’la anlaşmaya varmıştır. Ondan sonra, Hakurk bölgesinde tek kurşun dahi atılmamıştır. Bir de peşmergeler, “İran uçakları ateş açıyor, sıkıştık, İran PKK’ya destek oluyor” gibi şeyler yaydılar. Türkiye’yi dolduruşa getirdiler. Ben bunu nasıl protesto etmem. Anlaşma maddelerini göre göre nasıl ben itiraz etmem. Bakın neler yazılı: “Irak Kürdistanı toprakları üzerinde kalmak isteyen PKK militan ve üyeleri Türkiye sınırından uzak, hükûmetin tespit edeceği bir yere taşınacaktır. Bölge hükûmetinin vereceği belgeyle serbestçe seyahat edebilirler.”
Doğan KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.