''Evren bir tane değildir. Evrenler sonsuzdur. Ve evrenlerin sonsuzluğu, mutlak erişilmezliğin bir zorunluluğudur. Bu sonsuz evrenlerin hiçbiri, diğerinin mahiyetini taşımaz.''
Yazarın yaşamında karşılaşmış olduğu sorunları, çözümleri ile birlikte yalın bir dil kullanarak, okuyucuyla sohbet havasını adeta doruklara çıkarmış bir kişisel gelişim kitabı bence. Okuduğum ilk kişisel gelişim kitabıdır aynı zamanda. Liseye başladığım zamanlarda bana hediye edilmişti. Nitekim ben de hayatının değişmesini ve kendi benliğini bulmasını istediğim bir dostuma verdim, ki etkisini kısa zaman içinde kendisi de gördü, tıpkı benim gibi. Biraz daha kitabın içeriğini anlatacak olursak, evrensel aklın bilgeliğini kullanabilmemizi sağlayacak, benliği sınırlayan düşünce kalıplarını ortadan kaldıracak, başarısızlığı olağanüstü bir başarıya dönüştürecek, bilgiyi ortak bilinçten nasıl elde edip, hayatımıza uyarlayacağımıza kadar bir çok alanda kendimize fayda sağlamamızı ve olan ruh halimizden çıkıp, silkelenmemizi sağlayacak bir fırlatma rampası diyebiliriz.
''İnsan denilen şey, bir varlığın, bağlı bulunduğu ruha hizmet etmek için, yeryüzü küresindeki kaba maddeleri bir araya toplayıp, kendisine araç olarak kullanmak amacıyla oluşturduğu bir bedendir.''
İsmini okuduğunuzda, içindekileri merak edeceğiniz bir şaheser. Öyle ki yazıldığı dönemde, Bedri Ruhselman'ın vasiyeti üzerine, ölümünden tam 54 yıl sonra basılması adına, heyecan ve merak ile beklenen bir kitaptır. Ruhselman'ın 3 farklı yol arkadaşı tarafından onca yıl, itina ile saklandıktan ve korunduktan sonra basılan bu kitap, herhangi bir maddi kaygı ile yazılmamış ve aynı zamanda, şan, şöhret, ün için de bu yola girilmemiştir. Okumadan önce tüm bu bilgilere vakıf oluşum, kitap hakkında beni iyice yükseltmişti ve ağır bir dili olduğunu da biliyordum. Tıpkı ''Gizli Öğreti'' incelemesinde söylediğim gibi, rastgele okunacak veya alt bilgi olmadan okunacak bir kitap asla değildir. Anlatılan metafizik, spiritüel ve ruhsal konular ile öncelikle az da olsa bilgili, ardından da ilgili olmanız, sizi bu kitabın sonuna sağlıklı bir şekilde ulaştıracaktır.
Defalarca okudum, sık sık da okumaya, hatırlamaya özen gösterdiğim, kitaplığımın en değerli parçası diyebiliriz. Günümüz türkçesi ile yazılan versiyonu olsa da, sizlere tavsiyem, orijinal halini okumanız yönündedir. Aynı isimli internet sitesinde de iki versiyonun PDF formatları mevcuttur. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Kızıl Dosya, 1887 yılında yayınlanan, dünyanın en ünlü dedektifi Sherlock Holmes'ü tanımamıza vesile olan, Sir Arthur Conan Doyle tarafından kaleme alınan, ilk hikayedir. Bu yazarı hiç okumadıysanız, kesinlikle bu kitaptan başlayın benim gibi.
Doyle, Poe’nun Dupin’nine hayrandır, Emile Gaboriau’nun Mösyö Lecoq karakterinden etkilenmiştir. Kızıl Dosya’da Holmes’un, bu iki dedektifi aşağılamasının nedeni, aslında okuru kışkırtmaktır. Ayrıca, İngilizlerin milliyetçi duygularına da hitap etmiştir. Sonuçta, Fransız Dupin ve Lecoq’a karşı Holmes, has İngilizdir.
Sherlock Holmes ile Dr. Watson'ın yollarının nasıl kesiştiği ile başlayan, zekâ ve nedensellik ilkesiyle çözüme varan bir olay örgüsünün içinde buluyoruz kendimizi. Kitap iki bölümden oluşuyor. İkinci bölüm alakasız başlayınca, acaba kitapta iki farklı hikaye mi var diye düşündüm. Yazar bu kısmı sonralara doğru ana kurguya öyle güzel bağlamış ki, yazarın başarısını bir kez daha takdir ettim. Gayet güzel bir deneyimdi, tavsiye ederim.