Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
164 syf.
5/10 puan verdi
Beğendim dersem çok büyük yalan söylemiş olurum. Kitabın içindeki o ayrıntılı tasvirler, 10 sene öncesindeki olayları o an yaşıyormuş gibi en ince ayrıntısına kadar hatırlayan ama arada da "o günlerde ne yaptığımı pek hatırlamıyorum" diye araya çook uzun zaman önce oldu bu klişesi sokuşturan bir birinci şahıs. Bilemiyorum tabi başka bir hikaye anlatıyor olsa inanılası olabilirdi ama hikayede de ilk anda ahanda kesin şu olur diyebiliyorsunuz ve haklı çıkıyorsunuz.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,1bin okunma
164 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Çok güzel bir roman deyip geçmek kitap ve Sabahattin Ali için büyük haksızlık olur. Kitabı okumadan önce popülerliğini biliyordum. O nedenle büyük beklenti içerisinde okudum. Genellikle büyük beklenti oluşunca insan istediğini bulamadığı için beğenemiyor. En azından ben böyleyim. Fakat bu kitapta böyle bir şey olmadı. Beklediğimin de üstünde
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,1bin okunma
Reklam
592 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Uzun zamandır okuduğum en "gerçek" kitaplardan biri. Kitapta çıkarcı kimseler, gençlerin ailevi sorunları, iyi kalpli ve duyarlı insanlar, kötü düşünceli bencil insanlar çok başarılı bir şekilde anlatılıyor. Karakterlerin duygusal analizleri ve gerçekçiliği sayesinde kitap boyunca hikayenin yanı sıra kitabın duygusal yönüyle de baş başa kalıyorsunuz. Okudukça karakterlere karşı kimi zaman nefret kimi zaman sempati beslemeye başlıyorsunuz. Kitabın Harry Potter'la kıyaslanması kitaba yapılacak en büyük haksızlık olur çünkü bambaşka tarzda yazılmış bambaşka bir hikaye anlatılıyor. Farklı duygular yaşatıyor. Harry Potter beklentisiyle okursanız zaten kitaptan beklediğinizi kesinlikle alamazsınız. Okunması gereken leziz bir kitap
Boş Koltuk
Boş KoltukJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Doğan Kitap · 20131,793 okunma
"Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. Çünkü yarım kalan, yaşanmamış ne varsa, en çok onlar uzatır vedayı. Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. Veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. Ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. Bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz. Aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
YARIM
Emanet dedigin bir vakit sonra geri alinir Pinhan. Hikaye dedigin emanet degildir. Demem o ki, sen daha hikayeni yasamadin Pinhan. Yuregin daralmakta kac zamandir bilirim. Kendine yollar, akacak mecralar aramaktasin onu da bilirim. Durri Baba'nin neden sana gorunmedigini, neden boyle uzak durdugunu merak edersin, buna icten ice uzulursun. Oysa bizler Durri Baba'yi her gun her gece gorur; onunla uzun uzun sohbet eder, avuc dolusu guler, huzunleniriz. Hikayelerimiz ortaktir, birdir. Biliriz. Hikayelerden alametler derleriz. Senin defterinse henuz bostur Pinhan, bos oldugunu bilirsin sen de. Doldurmaya gayret edersin. Lakin bunu yanlis yerde yaparsin. Burada yeni hikaye yazilmaz. Bizim nazarimizda zaten her hikaye, ta kalubeladan kalma eski bir hikayedir. Gel gor ki hikayesini yasamamis olanlar bunu bilmez, onlar yeni bir hikaye arar durur kendilerine. El degmemis olsun, tadina bakilmamis olsun isterler. Cunku bir olmayi degil, tek olmayi arzu ederler. Sana daha baska ne soylesem ki Pinhan? Bunlari fehmeylemen icin yeni sandigini yasaman icap eder. Seninle burada ayri duser yollarimiz. Elbet bir vakte kadar, o zaman yeniden kavusur, kucaklasiriz.
164 syf.
5/10 puan verdi
Etrafımdaki herkesin okuduğu ve şahsımın okumayarak çok şey -iyi ki bu şey var, yoksa halimiz nice olurdu- kaybettiği iddia edilen bir kitaptı. Esefle söylüyorum ki okuduktan sonra hayal kırıklığı yaşadım. Neden bu kadar çok kişi tarafından beğenildiğini de anlamıyor değilim. Konusu itibariyle insanımızı etkilemesi bariz aslında, güzel bir aşk
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,1bin okunma
Reklam
336 syf.
3/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı kendimi zorlayarak bitirdim, gereksiz ve uzun anlatımlar, 'Roberto, artık kızına kavuşsun ve hikaye bitsin' diyerek okudum...
Limon Kokusu
Limon KokusuLuanne Rice · Nemesis Kitap · 201449 okunma
Yeni tanıştık ama çok iyi adam. Çok iyi demek için uzun zaman geçirmeye ihtiyaç yoktur.
128 syf.
8/10 puan verdi
Her sene Bilim-Kurgu Kurultayı'nda roman, kısa roman, hikaye ve kısa hikaye alanlarında verilen Hugo ödüllerinin adının nereden geldiğini hiç düşünmüş müydünüz? Ya da cyberpunk, uzay operası, steampunk gibi bilim-kurgunun alt türlerinin ortaya ne zaman çıktığını ve öncülerinin kimler olduğunu biliyor musunuz? Eğer cevabınız hayırsa ve bilim-kurguya dair bir literatür taraması okumak istiyorsanız bu minik kitap tam size göre. Bilim-kurgunun tanımı, tanımı konusunda yaşanan zorluklar ve gelişmeler, bilim-kurgu temaları ve alt türleri hem yazarlar hem de coğrafya bazında incelenerek hoş bir kitap ortaya konmuş. Keşke daha uzun, detaylı ve kapsamlı olsaymış diyerek kısa bir süre içinde bitirdim kitabı. Kısa olmasının yanı sıra çevirmen İpek Bülbüloğlu da çeviriye pek önem vermemiş anlaşılan ve Türkçeye çevrilerek basılan bilim-kurgu kitaplarının isimlerini kendi kafasına göre çevirerek kitap içinde karmaşaya neden olmuş. Örnek verecek olursam kitap isimlerini Yıkım'a Giden Adam yerine Yıkılan Adam; Anubis Kapıları yerine Anubis Yolları; Karanlığın Sol Eli yerine Gecenin Sol Eli, Sarhoş Adımları yerine Sarhoşun Gezintisi şeklinde çevirmiş, üstelik bu kitapların hepsi de kitabın basım tarihi olan 2005 yılından daha önce basılmasına rağmen. Keşke daha özenli davranıp ufak bir araştırma yapsaymış, ya da hiç çevirmeye çalışmayıp orijinal adlarıyla bıraksaymış. Bu sıkıntının ve kısa olmasının dışında kitap, bilim-kurgu severler tarafından yenilip yutulacaktır. Buna benzeyen daha kapsamlı bir kitabın Türkçeye çevrildiğinden haberim yok, ama kitap önerisi olanlar varsa da çok memnun olacağımı belirtmek isterim.
Bilim-Kurgu
Bilim-KurguJacques Baudou · Dost Kitabevi Yayınları · 200523 okunma
128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap diğer Elips Kitap yayınlarından çıkan tüm Aytmatov kitaplarındaki aynı uzun yazar hakkındaki güzelleme ile başlıyor. Bunun yerine yukarıda bahsettiğim şeyler hakkında kısacık bir bilgi yazısı ne güzel olurdu halbuki. Güzellemenin ardından sadece 18 sayfa süren Yıldırım Sesli Manasçı hikayesi geliyor. Manasçı, destanı günümüze kadar nesilden
Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek
Deniz Kıyısında Koşan Ala KöpekCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 20183,847 okunma
Reklam
"Birine uzun bir hikaye anlatıyorsan, çok fazla bir şeyin olmadığı bir bölüme geldiğini söylemezsin. Bu, dinleyicinin, hikayenin sonuna olan ilgisini yok eder."
Sayfa 196
"Tarihçi Alberto Manguel'in aktardığı bir hikaye var. Diyor ki: XI. yüzyıl başında İran'da kitaplara son derece düşkün bir şah yaşardı. Günün birinde uzun ve uzak bir sefere çıkması icap etti. Başka şahlar ya da sultanlar olsa, muhtemelen böyle durumlarda saraylarından, rahatlarından ya da cariyelerinden ayrılacaklarına üzülürlerdi, ama bu şah kitaplarından ayrılacağrna üzülüyordu. Kütüphanesinden ve çok sevdiği elyazmalarından kopmak istemiyordu. Toplam 117 bin kitabı vardı.Sonunda kitaplarını da beraberinde götürmeye karar verdi ve daha evvel duyulmamış bir şey yaptı. Dört yüz deveyi arka arkaya dizerek hepsine çuvallarla kitap yükledi. Develer,harf sırasına göre sırtlarına konulan kitapları taşıyarak şahla beraber sefere çıktı. Dağları, ovaları onunla beraber kat ettiler. Böylece şah yol boyunca ne zaman bir kitaba ulaşmak istese, o harfi taşıyan deveyi bulup eseri kolaylıkla çekip alabiliyordu."
'Yol'un senaryosunun bitiş tarihi 23 Ocak 1980'di. Arkasından 'Dağ' adlı bir senaryoya başlamayı tasarlıyorduk. 'Dağ' hakkında da uzun uzun konuşmuştuk. Onda da oynamamı kararlaştırmıştık. 'Yol'daki rolüm Bingöl'deydi. Onu tamamlayınca Muş'a geçecek, 'Dağ' filmine başlayacaktık.'Dağ'ın yönetmenliğini Zeki Ökten yapacaktı. Öncelikle sansürden geçirmek gerekiyordu. Aldım senaryoyu, gene ben götürdüm Sansür Kurulu'na. Reddedildi. Daha sonra Danıştay'a başvurduk, orada da reddedildi. Gerekçe ikisinde de aynıydı: 'Dağı aşmak, emperyalizme karşı bir savaştır; burada 'dağ' bir simge olarak kullanılmakta, bilinmeyen güçlere karşı savaşmak anlamına gelmektedir' gibisinden iki sayfa dolusu yazmışlardı. Büyük bir keyif ve mutlulukla planlanan, ama hayata geçirilememiş bu hikâye, dağın ardında kurulu bir köyde başlıyordu. Yolları kardan kapandığı için kuruldu kurulalı bu köyden kışın kimse kasabaya inmemişti. Oynayacağım adamın oğlu ölüm döşeğindeydi. Dört arkadaş, yüzyıllardır kimsenin yapamadığını yapmayı göze alıp hasta oğlanı hastaneye yetiştirmek üzere, hem dağı, hem de köyün kaderini aşmaya karar veriyorlardı.Yolda önce hasta çocuk ölecekti. Ama baba,ötekilerden bunu saklayacaktı. Günler sonra iki ölü daha verilecekti. Her şeye karşın kasabaya inildiğinde baba, sadece, "Başardık," diyecekti... Bu film, 'Yol' kadar büyük bir projeydi ama onun kadar şanslı değildi...
''...kaldım orada yalnız. ayrılık bu mu..?''
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.