unutmamak gerekir ki o zamanlar ne telgraf vardı ne gazete muhabirleri ne de sorgulayan bir toplum. bu nedenle insan karakterinin kötü yönü (ki bunu küçük çocukların hayvanlara eziyet etmesinde sık sık görürüz) cezalandırılma korkusundan uzakta doludizgin hüküm sürmüştü.
toplumun yumuşatıcı etkisinden ve kısıtlanma korkusundan uzaktayken iyilik meleğinin sesi hiç değilse bir süre için susturulmuş oluyor. bir savaş gemisi komutanının zorunlu yalnızlığı, tek başına geçen uzun saatler, denize çıkmadan önceki coşkulu hayatının tam anlamıyla değişmiş olması, karaciğerinin zaman zaman arızalanmasını bir kenara bırakırsak bile bunların hepsi onu sinirli ve zorba yapabilir.
''unut, zeze, bir işe yaramaz. yavaş yavaş unutacaksın, unutacaksın, yeniden düşününce de her şey öylesine uzaklarda olacak ki, artık hiç acı çekmeyeceksin.''
“akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklanamaz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin, gelecekte egemenlik kaba kuvvetin değil, özgür düşüncenindir.”