03.08… Boğazımda bir yumru, kalbimde bir ağrı, beynimde bir sanrı… Uyuyamıyorum. Beni uyutmayan bu şey ne bilmiyorum ama uyuyamıyorum. Arada bir bunalıp camı açıyorum, nefes alamıyorum. İçeriye giren soğuk bile getirmiyor beni kendime. Ne oldu ya diyorum kendime. Kendime de değil kafamdaki tilkilere. Ne oldu yine diyorum, ne istiyorsunuz benden?
VE NOBEL BIZDE!
Dünya bilim tarihine katkımız maalesef olması gereken yerde
değil. Fakat bu konuda ülkemizde harika gelişmeler oluyor. Genç
mucitlerden oluşan maker hareketinin gittikçe yaygınlaşıp güçlenmesi
bu anlamda çok önemli bir gelişme. Dahası, üniversitelerde bizzat
gözlemlediğimiz, gençlerin bilime giderek artan ilgisi, dilimizde
DÜNYADAKI AÇLIĞIN sebebinin, açları değil tokları doyuramamız
olduğunu söyleyen eski bir söz vardır. Görünen o ki ne yaparsak
yapalım dünyada açlık hep olacak. Öte yandan açlığın nüfusla
artmasının önüne geçebilecek bazı önlemler yok değil. Dünyamızın
kısıtlı kaynaklarını har vurup harman savuruyoruz fakat neyse ki
bu sırada artan nüfusu
O HEM GIDEBILECEĞIMIZ KADAR yakında, hem de dünya
okyanuslarından daha fazla su barındırıyor. Evet Jüpiter'in uydusu
Europa'dan bahsediyorum. 1610 yılında Galileo tarafından keşfedilen
Europa'yı küçük bir teleskobunuz varsa rahatlıkla görebilirsiniz.
Eğer güneş sisteminde bizim dışımızda bir yerlerde hayat varsa
bu Europa olmalı. Europa'nın
GERÇEKTEN rivayet edildiği gibi Einstein “Yaşayan en zeki insan
olmak nasıl bir duygu?” sorusuna “Bilmiyorum, bu soruyu Nikola
Tesla'ya sormalısınız” cevabını vermiş mi, yoksa bu anekdot tamamen
uydurma mı hiç bilemeyeceğiz. Gerçek olan şu ki Tesla, tanınıp takdir
görmek için bir başka bilim insanının referansına ihtiyaç duymaması
gereken bir