Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ordu ve Milli Şef
Asker Ocağı bakımsız ve perişandı.O sıralarda askerlik mesleği artık o kadar hor görülmeğe başlanmıştı ki, bizzat inönü başta olmak üzere etrafındaki generallerden hiçbirisi çocuklarını asker yapmak istemiyorlardı. Subaylık mahkumiyet ve mahrumiyet mesleği haline getirilmişti.Gittikçe artan hayat pahalılığı,hergün birkaç tanesi birden türeyen harp zenginleri sebebiyle,askerler durmadan hakir görülüyor,kendilerini ve ailelerini geçindirebilmek için,bunlara tahammül etmek mecburiyetinde kalıp,ısdırap çekiyorlardı.
Tarih gösteriyor ki, gücü rengi ve bahanesi ne olursa olsun, kuvvete dayalı olan emperyalizm geçicidir. Bütün zulümlerine, çapullarına rağmen yok edici, söndürücü de değildir. Üstelik, çekiç altında parlayıp kuvvetlenen maden gibi askerî istilâya uğrayan milletler derlenir toparlanırlar. Millî birliğe yaklaşır, gafleti bırakır ve kültürlerine sımsıkı sarılırlar. | Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020, s. 13.
Sayfa 13 - TEDEV Yayınları, 7. Baskı: Kasım 2020Kitabı okudu
Reklam
Sürgünde Büyüyen Lider Musa oğlu Cevher Dudayev, 23 Şubat 1944 sürgününde henüz bebekti. Kırım, Nogay, Ahıska, Karaçay ve Balkar Türkleriyle birlikte Çeçen ve İnguşlar da vatanlarından bir gecede sürgün edilmişlerdi. Sürgün edilenlerin bir kısmı Sibirya, büyük bölümü ise Türkistan'ın çeşitli bölgelerine dağıtılmıştı. Cevher Dudayev ve
13.03.1992 Gürcistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının kararnamesi Çeçenistan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını tebrik etmek hakkında Çeçenistan Cumhuriyeti'nin ve parlamentosunun 1991 yılı 1 ve 2 Kasım günlerindeki demokratik seçimleri neticelerini hem de Çeçenistan Anayasasının yürürlüğe girmesini dikkate alarak karar veriyorum: 1- Çeçenistan Cumhuriyeti Devlet Bağımsızlığı tanınsın 2- Kararname imzalandığı anda yürürlüğe girer. Zviad Gamsakhurdia Gürcistan Cumhurbaşkanı
Hamidabâd torpidosu 13 Kasım 1916 tarihinde Karadeniz'de İğnead Llimanında iken Rus muhriplerinin baskını neticesinde batırılmıştır. Bu olay neticesinde maalesef 4 denizcimiz şehit olmuştur.
Muzaffer Karan'dan da ne Turancı olur ya :D
Türkeş Hindistan'a, Yeni Delhi'ye gönderiliyordu. Diğerlerinin sürgün yerleri ise şu şekilde belirtilmişti: Orhan Kabibay - Brüksel, Orhan Erkanlı Meksika, Münir Köseoğlu - Stockholm, Mustafa Kaplan - Lizbon, Muzaffer Karan - Oslo, Şefik Soyuyüce - Kopenhag, Fazıl Akkoyunlu Kabil, Rifat Baykal Tel-Aviv, Dündar Taşer - Rabat, Numan Esin - Madrid, İrfan Solmazer - Lahey, Muzaffer Özdağ - Tokyo, Ahmet Er - Libya. ... Aslında 13 Kasım darbesi, hukuken yeni bir Anayasa ihlâli idi. Zira MBK devrinin geçici anayasası olan 1 sayılı kanun bütün MBK üyelerinin imzalarını taşıyordu. Bu komiteyi feshetmek 1 sayılı kanunun, yani geçici anayasanın ihlâli demek oluyordu. Fakat gerçek olan şuydu ki, memleket hâlâ ihtilâl şartları içinde yaşıyordu. Ne kadar meşrûlaştırılmış olursa olsun, ihtilâlin tabiî ve kendine mahsus kanunları hükmünü icra ediyordu. Atsız, meseleye böyle bakıyordu. Baskın, basanındı. Adı üstünde, madem ki komitecilik devri yeniden açılmıştı, sonuçlarına da katlanmak gerekti. 14'ler yurt dışına gittikten sonra, basının büyük -ve partizan- kısmı alabildiğine taarruza geçirilmişti. 27 Mayıs'tan 13 Kasım'a kadar yapılan icraatın bütün aksak, eksik, yanlış taraflarının sorumlusu 14'lerdi. Bunlar demokrasi düşmanı, dikta taraftarı, ırkçı, tehlikeli, maceracı kimselerdi. Memleket, onların tasfiyesi ile, büyük bir felâketten kurtulmuştu vb. Atsız, bunlara ne şaşıyor, ne kızıyordu. Daha beterleri kendi başına da gelmiş, aslı astarı olmayan birçok iftira, basın yoluyla gerçekmiş gibi kabul ettirilmişti. Türkiye'de hüküm süren «gayrimillî basın>> kendinden bekleneni yerine getiriyordu, o kadar.
Reklam
YAVRULARINI YİYEN DİŞİ KEDİ: BÂBIÂLİ Ve, o günlerde Peyami Safa vefat etti (15 Haziran 1961). Haber gazeteye geç geldiğinden Ankara matrisi çoktan gitmişti. İstanbul baskısına koymak imkânı elbette vardı. Fakat gece sekreterinde tuhaf bir tereddüt seziliyordu. Peyami Safa ismi «netameli» bir hal almıştı. Geçici rejimin en tanınmış muhalif
ATSIZ'IN İLK MİSAFİRLİĞİ Ertesi gün Atsız bize misafir gelecekti. İki üç arkadaş daha... Öğle üzeri Üsküdar iskelesinde buluştuk, yavaş yavaş yürüyerek eve geldik. Bu, Atsız'ın bize ilk gelişiydi. Rahatsızlığı sebebiyle riayet ettiği perhizi bildiğim için, yemekleri mümkün mertebe yağsız, acısız, tuzsuz, baharatsız, kızartmasız
Toplumlar düşmanlıkla ağarmazlar. Sevgiyle ağarmazlar. Ancak bilgiye duydukları “saygı” ile ağarırlar. ( Aydına Saygı ) Vatan, 13 Kasım 1961, sayı 6260, s. 3
828 öğeden 811 ile 820 arasındakiler gösteriliyor.