Zaman, elimizin altındaki bir şimdiler dizisi kertesine getirildiğinde şeffaflaşır.Böylelikle gelecek de olumlulaştırılarak optimize edilmiş bir şimdi haline gelir.
Şeffaflık bir ideolojidir.Bütün ideolojiler gibi onun da mistik hale getirilmiş ve mutlaklaştırılmış olumlu bir çekirdeği vardır.Şeffaflığın tehlikesi de bu ideolojikleşmededir.Totalize edilirse şiddete yol açar.
Şimdi Nana yalnız kalmıştı.Bir leş yığınıydı sanki. İltihaptan,kandan oluşan bir külçe,bir kürek dolusu kokmuş etti de oraya, yastığın üzerine atılıvermişti.Bütün yüzünü kabarcıklar kaplamıştı.Her kabarcık ötekine değiyordu.Bunların hepsi de çökmüş,büzülmüş,çamur gibi kurşuni bir renk almış oldukları için tanınmaz bir hale gelmiş olan bu şekilsiz pelte üzerinde küflenmiş toprağı andırıyorlardı.Gözlerinden biri,soldaki, fışkıran irin içinde tamamen kaybolmuştu.Kocaman bir kabuk ağzıda kaplayıp korkunç bir gülüşle germişti. Yalnız,bu yokluk simgesi, korkunç ve gülünç suratın üzerinde saçlar,o güzelim saçlar,yine altın çağıltısı halinde akıp dökülüyorlardı.Venüs çürüyüp kokmaktaydı artık.Çirkefleden,leşlerden kapmış olduğu o mikrop,bütün bir halkı zehirleyen o maya,sanki yüzüne vurmuş onu da çürütüvermişti.Odada kimse kalmamıştı.Caddeden yükselen umutsuz bir soluk,pencerenin perdesini yine şişirdi:
"Berlin'e! Berlin'e! Berlin'e!"
Çünkü tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda,kendisine yardım için uzanan ellere gereksinim duymaz.Tarih,bir şair,bir dram yazarı olarak işlevini gerçek anlamda yerine getiriyorsa ,hiçbir şair onu aşmayı denememeli.