Hilafetin kaldırılmasından iki yıl önce, 14 Kasım 1922'de Lozan Konferansı'na giderken İsmet Paşa, Hint Müslümanlarının temsilcilerine şu beyanatta bulunmuştu: "Hintlilerin istediği gibi, Halife'nin İslam'ın mukaddes makamları Mekke ve Medine üzerinde egemenlik iddiası, Türkiye'nin Arabistan'da egemenliğini devam ettirmesi şeklinde yorumlanacaktır; bunu da, ne Araplar ne de dünya kabul edecektir; kaldı ki, Türkiye milli devletinin böyle emperyalist bir iddiada bulunması söz konusu olamaz; biz öbür Müslüman milletlerin de özgürlüğünü candan isteriz. Aynı zamanda dini bakımdan hilafete bağlıyız ama hilafeti bir siyasi araç olarak kullanmayız."
Orhan Veli, bir haftalığına gittiği Ankara'da, 10 Kasım gecesi, belediyenin açtığı çukura düşerek başından yaralandı. İstanbul'a döndükten sonra, 14 Kasım salı günü bir arkadaşının evindeki öğlen yemeğinde fenalaşınca Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırıldı. O gece (23.20'de) hayatını kaybetti. Önce, "alkol zehirlenmesi nedeniyle öldüğü sanıldı; ancak 15 Kasım'da yapılan bir otopsi raporuyla "beyin kanaması" tesbiti yapıldı. Fikret Adil'in kurucusu olduğu Sanat Dostları Cemiyeti'ne üye genç sanatçılar tarafından alçı ile yüzünün mulajı alındı. 16 Kasım günü Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlenen bir tören yapıldı. Beyazıt Camii'nde öğlen namazından sonra kaldırılan cenazesi Rumelihisarın'ndaki Aşiyan mezarlığında toprağa verildi.