Bu kitabı okurken sanki bir topluluk karşısında çırılçıplak kalmış gibi hissettim, abartmıyorum karşımda birisi olsa yanaklarımın al al olduğunu fark ederdi. Çünkü Dostoyevski kelime kelime ruhumun, bilincimin derinliklerinde yatanları kağıda dökmüş.Yer Altı adamı bütün o kompleksleriyle, kendi sınırlarını tanıyıp aşamayacağının bilincinde olmasıyla, en küçük meseleleri bile kafasında büyütüp içinden çıkamayacak bir sorun haline getirmesiyle, bütün bunlara rağmen kendini diğer insanlardan üstün görmesiyle, onlardan ve yapmacık ilişkilerinden tiksinip kendi köşesine sığınmasıyla ve en önemlisi bütün bunlara adeta bir kutsiyet atfetmesiyle kısacası her şeyiyle aslında benim de bir temsilim.Dostoyevskiye neden büyük bir psikolog dendiğini bu kitabı okuyunca bir kere daha anlıyorsunuz.
Satır aralarında Aydınlanma Fikrine de(yine) bolca taaruzda bulunuyor Dosto.Çünkü ona göre insan iyi değil(Alyoşa değil) Kötüdür(İvandır).Kendi iyiliğini istemez aksine sürekli kötlüğünü ister insanın içinde aklı ve hisleri sürekli çarpışarak onu başka başka yönlere sürüklerler.Dolayısıyla insanın sadece aklına uyarak teknik sayesinde iyiye ve ''yeryüzü cennetine''ulaşacağı fikri yalandır.
Sanıyorum peşpeşe İki Dünya savaşı çıkartarak soykırımlarda bulunarak yeraltı adamını doğruladık.Eserimizle gurur duyabiliriz.
Bir gün Yeraltından çıkabilecek miyiz?
+Çıkmak istiyor muyuz ki?