Durmadan taşırdım yanımda üç şeyi
İri çakıl tanelerini, çatlamış bir narı
Bir öpüşün bıraktığı harlı lekeyi
İpekten
Çalınmış
Umutlarla taşırdım
Ah sevgilim derdim, ölüm
Ne kadar çoktu yaşadığımızda.
Unutulmayan /Behçet Aysan
Ne kadar mustarip olursanız olun güneş bu ıstırabın arasında er geç bir çatlak buluyor, oradan altın bir ejder gibi kayıyor. Sizi iç mahzeninizden çıkarıyor, bir yığın imkânı bir masal gibi anlatıyor. “Sanki, bana inan, ben her mucizenin kaynağıyım, her şey elimden gelir; toprağı altın yaparım. Ölüleri saçlarından tutup silker, uykularından uyandırırım. Düşünceleri bal gibi eritir, kendi cevherine benzetirim. Ben hayatın efendisiyim. Bulunduğum yerde yeis ve hüzün olamaz. Ben, şarabın neşesi ve balın tadıyım.” diyordu.
Ve bu nasihatı dinleyen hayat, her üzüntünün üstünde cıvıl cıvıl ötüyordu.