“Eski Roma’da kadınlar üstlerinde amber taşırdı. Kimi tarihçiler, güzel kokusu için diyorlar; kimileri de diyor ki cadılardan, ifritlerden korunmak için.”
“Şeytan” diye nitelendirdiği birinden bahsedişindeki heyecan gözünden kaçmamıştı. Bu Troy, sanki hem düşman hem hayrandı Azur’a. Bazı insanlar herkesin beğendiği kişileri otomatik olarak küçümsemeye koşullandırırlar kendilerini. Bazı insanlar da takıntılı nefretlerden beslenirler. Bu yüzden işte, gıcık oldukları tipleri içten içe önemser, yüceltir, hatta aslında severler.
“Beni dinle Farecik, iki tür erkek vardır: kırıp dökenler ve tamir edenler. Birinci gruptakilere sırılsıklam abayı yakar, âşık oluruz ama ikinci gruptakilerle evlenir, yuva kurarız.”
“Mutlaklık, donuk zihinlerin eseridir. Arayışlar ve kafa karışıklıkları ise zekâ belirtisidir. Bir mutlaklıktan başka bir mutlaklığa, bir katılıktan başka bir katılığa savrulmak zorunda değiliz. Bir üçüncü yol daha var! İkilemlerin ötesinde bir başka diyar. Orada buluşabiliriz.”
Ben Tanrı’dan o kadar çok şey öğrendim ki
Artık kendimi ne Hıristiyan, ne Hindu, ne Müslüman, ne Budist, ne Musevi addediyorum...
Hakikat bana o kadar çok açıldı ki
Artık kendimi ne erkek, ne kadın, ne melek,
Ne de hatta saf bir ruh sayıyorum...
Entelektüel bir tartışmaya girmek âşık olmak gibidir. Öyle ki bittiğinde değişirsiniz, başka bir insan olursunuz. Karşınızdaki kişi de değişir tabii. Eğer fikrinizi gözden geçirmeye hazır değilseniz, kimseyle hiçbir konuda tartışmaya girmeyin. Sadece değişime açık insanlar gerçek anlamıyla münazara edebilir. Yoksa egolarımız zihnimizi kapatır. İllaki haklı olma arzusuyla konuşanlar asla diyalog kuramazlar.
İkiyüzlü hissetti kendini. Kendisi ne bakire ne evli olduğu hâlde burada oturmuş bir başka genç kadının bekâret muayenesinin sonucunu bekliyordu; -mış gibi yapıyordu.