Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
Merve
Merve
@7megiloji
46 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Öncelikle yazarımız Jack London'dan bahsetmek istiyorum. Kahramanları hayvanlar olan kitapların böyle ustaca kurgulandığına ilk defa Beyaz Diş adlı kitabında rastlanmıştım. Şimdi Vahşetin Çağrısı, yazarın bu konuda ne kadar usta olduğunu bana bir kez daha göstermiş oldu.
Kitap Buck adlı bir köpeğin Amerika kıtasının güneyinde başlayan hikayesinin kuzeyde onu karşılayan çağrıya cevap vermesiyle son buluyor. Bu süreçte bir çok yeni duyguyla insanlar aracılığıyla tanışan Buck en sonunda sevgiyle bağlı olduğu sahibinin ölümüyle insanlarla bağını tamamen koparıyor.
Bana göre sürükleyici bir anlatımı olan bu kitabı okumanızı tavsiye edebilirim.
Keyifli okumalar :)
Bu kitap Mustafa Kutlu ile tanışma kitabım oldu. Günümüzün üst üste gelen tüm olumsuzlukları arasında hayatın basit ama değerli yanını kısa kısa hikayelerle sade ve akıcı üslubuyla okuyucuya yaşatmış yazarımız. Umudun, güzel şeylerin, hayata güzel bakabilmenin önemi vurgulanmış her satırda. Tam bu hikayenin sonu kötü bitecek dediğimiz anda tüm zorluklara rağmen bir şekilde güzel bitiyor. Yazar bizlere unuttuğumuz bir şeyleri hatırlatmak ister gibi… Şikayet etmeyi bırakıp şükretmemiz gerektiğini, isyan etmeyi bırakıp yaşananlara farklı yönlerden bakmamız gerektiğini öğretiyor. Dili basit cümleler gayet anlaşılır. Hacı Dede, Ebru ve İrfan, Latif Bey, Ali, Haşim Efendi, Cemal, Osman Efendi ve daha nicesiyle Anadolu insanının acılarını, mutluluklarını, yaşantılarını ele almış yazarımız. En çok da hikâyelerinde anlatılan insanların bizden olması etkiliyor insanı.
Kısacası hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlamalı insan. Hatırlamak isteyene bu kitap tavsiyedir.
Uzun zaman sonra sevdiğim bir yazarın sevdiğim eserini tavsiye etmek istiyorum.
Yazarın, İkinci Dünya Savaşının ilk yıllarını anlatan eseri küçük Seyit ve ailesinin bu dönemde yaşadıklarını, Seyit'in gözlerinden görmemizi sağlıyor. Ana karakterimiz Cemile, Seyit'in asker abisinin eşi.
Köyün neredeyse tüm erkekleri savaşa gittiğinden savaş alanına erzak taşıma işini kadınlar üstlenmişti. Seyit'in annesi, başta Cemile'nin bu işi yapmasını istemese de Seyit'in de Cemile'nin yanında olması şartıyla kabul etmiş, böylelikle Cemile de savaş alanına erzak taşıyan kadınlar arasına girmişti. Yapılacak iş ağır olduğundan savaştan yaralı olarak dönen Danyar da onlarla birlikte çalışacaktı. Başlarda Danyar'ın sessizliği, sakinliğiyle alay eden Seyit ve Cemile zamanla buna pişman olacak ve hayatları birden bire değişmeye başlayacaktı.
Aytmatov'un her eserinde kalemiyle gözlerimizin önüne tablolar çizmesi gerçekten hayranlık uyandırıcı. Bir çırpıda okuyup bitirebileceğiniz, gözlerinizin önünde huzur ve sevgi dolu bir tablo canlandırabilecek bu hikayeyi okumanızı tavsiye ediyorum.
İyi okumalar.. :)
Okur Takip Önerileri
Masal mı, kişisel gelişim klavuzu mu tam olarak anlayamadığım bir kitap.
Baş kahramanımız Santiago'nun çobanlıktan simyacılığa geçişini anlatıyor. Bunu anlatırken Evren'in dilini anlamaktan ve Evren'in Ruhu'ndan bahsediyor. Kitap baştan sona insanın Kişisel Menkıbesine, ulaşmak için çıktığı yolda tüm Evren'in ona yardımcı olacağından ve yolunu işaretlerle dolduracağından bahsediyor.
Açıkcası Kişisel Menkıbeden, kaderden üstüne basa basa bahsedilmesinden sonra baş kahramanımız olan Santigo'nun gerçek hazinesinin altınlar olması benim için hayal kırıklığıydı.
Yine de okumaya değer bir kitap. Sayfa aralarında verilen ders niteliğindeki cümleler bir an durup kendimizi sorgulamamızı sağlıyor. Okurken kendinize minik tavsiyeler çıkarabilirsiniz.
Keyifli okumalar..
8.372 Müslüman Boşnak hunharca katledildiği soykırımın sadece bir kişinin gördüğü yüzünü anlatan, her satırında yaşanan acıyı hissettiğimiz kitap....
Bizlere hiç de uzak olmayan 20. Yüzyılda yaşanmış katliam, vahşet, insanlık ayıbı... Dünya sustukça Bosnalılar sessiz çığlıklar atıyordu, kimse duymadı, duymak istemedi ;insanlığın ayıbı işte orada başladı.
Açıkcası her yeni sayfada hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi içimden. Tüm bu anlatılanlar gerçek olmasın istedim. Kitap hakkında pek söylenecek bir şey yok. Aksine okudukça kitabı yaşamak gerek. Yaşamalıyız ki bugün soykırımlara karşı dimdik durabilelim. Kitap; Bosnalı Müslüman genç bir piyanistin soykırımın ortasında yaşadıkları anlatılıyor. Bu bir roman değil, yaşanmışlık. Bu yüzden her satırda insanlık utanmalı...
Kitabı okudukça günümüzde hala soykırıma uğrayan Doğu Türkistanlıları düşündüm. Keşke okuyup üzülmekle kalmayıp 21. yüzyılda soykırımlara karşı koyabilsek...
Unutma, unutturma!!
