Arif ve edip bir zat olan Ebu Abdullah Salimî'ye: "Hak dostlarını halk içinde nasıl ayırt edersiniz?" diye sorarlar. O da şu cevabı verir: Lisanlarındaki halavetle (yani tatlı dilli olmalarıyla), ahlaklarındaki letafet ile (yani güzel ve ince düşünceli olmaları ile), muamelelerindeki zerafetle, hal ve istikametlerindeki takva ile, simalarındaki beşaşet (tebessüm) ve beşaretle (müjdeleyicilikle), nefislerindeki sehavet ve diğer gamlıkla, özürleri kabul edişlerindeki cömertlikle, yaradandan ötürü yaratılanlara şefkatlerindeki coşkunlukla.
Thornton'dan, bu konuda, aşağı yukarı her şeyi açıklayan bir cümle: "Türklerin ahlakı, çocuklukta, iyilik telkini alarak değil, toplumda kötü örnek görmeyerek gelişir..."