Kalb nerede? İlham nerede? Ağacın suyu nerede? Ne yapmalı ve nereye gitmeli?... Biz bir yana bu suâllerin cevabını ünlü İngiliz tarihçi Toynbee veriyor:
"— İstikbal islamındır! Denenmemiş bir o var!"
Ebu Talha'nın hanımı Rumeyda Ümmü Süleym der ki, "Kocam evde yok iken oğlum öldü. Onun üzerine bir kaftan örttüm. Kocam eve gelince, hasta nasıldır? dedi. Hiçbir gece bu kadar rahat olmamıştı, dedim. Sonra önüne yemek getirdim. Doyuncaya kadar yedi. Kendimi süsledim. Böylece benden muradını aldı. Sonra Ebu Talha'ya dedim ki: Filan komşuya ariyet olarak bir şey verdim. Geri aldığım için çok bağırdı. Ebu Talha: Bu ne acayip şeydir, bunlar ne akılsız kimselerdir, dedi. Sonra dedim ki: Senin oğlun Allah'ın emanetiydi senin kapında. Şimdi onu senden isteyip aldılar. Ebu Talha: "İnna lillah... " dedi. Ertesi gün Ebu Talha o gece olup geçenleri Resulüllah'a anlattı. Resûlullah: "Dünkü geceniz mübarek olsun; sizin için büyük bir geceydi."
Şehirlerimiz, kasabalarımız henüz betonarme yığınlar haline gelmediği zamanlarda taş duvarların oyuklarında bükülüp sokulmuş kağıtlara her zaman rastlamanız mümkündü.
Oldum olalı bir trafik kazası gördüğümde içim ürperir yaklaşamam duamı eder önünden geçerim. Yine aynı şeyi yaptım bugün, yerde yatanın en yakınım olduğunu bilmeden. Bir yoğun bakım önünde saatlerce birinin ağzından çıkacak iyi habere muhtaç beklemenin ne kadar acı olduğunu bugün anladım. Beklerken hayatımdaki elbet bir gün bitecek olan sorunların üzülmeye değer olmadığını, hayatın bir an kadar kısa olduğunu ve gecikmelere yer olmadığını fark ettim. Ha bir de bir saniye sonramızın belli olmadığı şu hayatta ölümü düşünmeden ne çok plan yaptığımı!