Marie Kondo'yu ve kitabını önce annem keşfetti. Kendisi tam bir istifçiydi. Gelen hediye paketleri asla atılmaz, A101 ya da BİM'e gelmiş herhangi model çerçeve mutlaka alınır, eski kıyafetler "yok giyeriz bunu yaa bak şununla nasıl kombinleriz amaa, süper!" denerek hiç giyilmemek üzere dolaplara, hurçlara kaldırılırdı. Sonra bir şey oldu. Anneme yaptığım en iyi şeylerden biri telefonuna Pinterest indirmekmiş sanırım. Yine bir gün oralarda gezer iken "f. şu kitaba bak hemen bana sipariş etmeliyiz!" dedi ve şimdi evdeki çoğu şey çöpte ya da geri dönüşümde.
Kitabı ben de okudum ve Marie Kondo'nun videolarını da arada sırada izlerim. Kendisi çok naif bir insan olmakla birlikte kitabı da öyleydi. Bana çok faydası dokundu ve eşyalar arasında nasıl boğulduğumu fark ettirdi. Anneme laf ederken hiç dönüp de kendime bakmamışım meğer... Kıyafet bağışlama kutusuna dört koca poşet kıyafet gitti ve tüy gibi hafifledim.
Bazı eşyalar sizi mutlu ederken bazıları size rahatsızlık verir, sizi boğar. Yapmanız gereken şey ise sizin sorgulamanızdır. "Bu eşya bana haz veriyor mu? Beni mutlu ediyor mu?" ve ben kendime ek olarak "İşime yarıyor mu?" diye sordum. Minimalizmin bana gereken şey olduğunu anladım. Artık masamın üstünde dikkatimi dağıtacak hiçbir şey yok. Çekmecelerimde paslanmış, kırılmış ( ama anısı var diye tuttuğum) küpeler ya da bilezikler yok. Bu kitabı eğer istifçi ve dağınıksanız şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalar.