1904 yılında bir gün görevle yola çıkmış, akşamüzeri
konakladığım hanın önünde oturuyordum, süvari askerim de bana seyyar ispirto takımında kahve pişiriyordu. O
sırada bir kurmay yüzbaşı arkasında bir süvari askeri ile
gelmiş, attan inerek beni selamlamış yanıma oturmuştu.
Ben askerime bir kahve de misafir yüzbaşı için pişirmesini
söylediğimde:
"- Ben içmem" dedi.
Şamlı' ymıș, bir göreve gidiyormuș. Biraz sonra baktım ki, askerinin hanın ocağında pişirdiği kahveyi içiyor,
benim de buna canım sıkılmıştı:
" Arkadaș benim kahvemi içmediğine üzüldüm ikramımı kabul etseydiniz beni sevindirirdiniz." deyince șu
cevabı aldım:
"_ Sizin kahve ispirto ocağında pişiriliyor. İspirto alkol
olduğu için haramdır...
Hayretler içinde donup kalmıştım, bizim kurmay yüz-
başının bu sözlerine..
Ama gülün, bülbülün, çocuğun, çiçeğin, çimenin
ağacın, toprağın, suyun ve su sesinin bütün bunlanın
olmadığı hayatı ben ne yapayım. Alın onu tepe tepe
kullanın, neye yarayacaksa.
Hiçbir yerde rahat duramıyor. Nerede daha rahat edeceğini
düşünürse oraya gidiyor. Tıpkı romantikler gibi, hep yeni bir şey
istiyor. Cennet ya da cehennem, fark etmez diye yazmış Beaudelaire.