Makbuldür
Faydası olmayan bahardan yazdan
Yüce dağ başının kışı makbuldür
Cahilin yaptığı sohbetten sözden
Âlimin hayâli düşü makbuldür
Lokma yeme muhanetin elinden
Kurtulaman sonra acı dilinden
Namertlerin kaymağından balından
Merdin kuru yavan aşı makbuldür
Hüdai konuşur bir ince dilden
Hal ehli olmayan bilir mi halden
Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbuldür.
Aşık Hüdai
Bu diyarlarda güneşin doğuşunu kimse merak etmez oldu, herkes güneşin batışını seyretmenin derdinde.
Fakat yine bu kimseler batışına müteakip onun, o karanlığı yırtan heybetli doğuşunu düşlemekte.
Bir çift gözlerine kandım, yalnız seninle hayallere daldım
Sen semaya ben sana bakardım, sen gittin ben kalakaldım.
Köşesini döndüğümüz sokaktayım, bilsen nasıl bir boşluktayım.
Adım atsan ben varırdım, ya kaldın ya sırt çevirdin kalakaldım.
Hüznünle nice gemiler yaktım, denizler okyanuslar aştım
Sen gittiğin beri dardayım, bıraktığın yerde kalakaldım.
Gül kokusunu senden alırdım, bülbülleri düşman saydım.
Yerine ne gül ne bülbül koydum, çiçekler arasında kokusuz kalakaldım.