Yaşam da yalnızca uzun, ağır bir sarhoşluk değil mi acaba, en
derin ve sancılı nöbetlerin yalnızca zaman zaman alevlendirdiği, sarstığı, altüst ettiği?
Ölümün bir bakışı var herkese.
Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak.
Kötü bir alışkanlığı bırakmak gibi olacak,
görmek gibi aynada
yeniden belirdiğini ölü bir yüzün, dinlemek
gibi kapalı bir dudağı.
İneceğiz burgaca, suskun.
Ölüm gelecek ve gözleri gözlerin olacak-
bu ölüm, bize eşlik eden
sabahtan akşama, uykusuz,
sağır, eski bir pişmanlık gibi
ya da saçma bir alışkanlık.
Geri dönüşü düşünüyorduk, tıpkı bir geceden sonra, uyanık geçirilen, sabahı düşündüğümüz gibi. Hoşumuza gidiyordu balıkların rengi ve ıslaklığı meyvelerin, capcanlı, ağır kokusunda denizin. Sarhoştuk: Geri dönecekmişiz pek yakında!
Düştüğünü gördüm birçok meyvenin, tatlı, bildiğim bir ot üzerine, yumuşak bir düşüşle.
Sen de böyle irkiliyorsun
kanının çağıltısıyla. Başını sallıyorsun,
havada bir mucize oluyormuş gibi
ve mucize sensin. Aynı tat var gözlerinde ve sıcak anıda.