Kitap "Bakabiliyorsan gör, görebiliyorsan fark et." sözüyle başlıyor. Trafikte sarı ışığın yeşile dönmesini beklerken bir adam aniden kör olur ve bu körlük diğer insanlara da geçmeye başlar, sonuçta bunun bulaşıcı olduğu anlaşılarak kör olanlar karantina altına alınır. Yalnız burada yazarın anlattığı körlük bir karanlık değil aksine beyaz bir körlük. Sanki karanlık bir yerden çıktığınızda ışığın gözleri yakması gibi.
Karantina altındaki insanlar yavaş yavaş genel toplum kurallarından uzaklaşmaya başlıyor ve ister istemez kitap bizi şu soruyla baş başa bırakıyor: İnsanlar diğer insanların onu görmediği, yargılanmayacağı bir toplumda da şu anki nezaket kuralları, temizlik kurallarına riayet eder miydi?
"aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktır." Kitaptaki bu ifade kitabın anlatmak istediği hakkında da bir ipucu veriyor.
Kitabın sonuna doğru körlük aniden kalkıyor ve görmeye başlıyorlar, burada "doktorun karısı" adıyla geçen karakterin cümlesi ise manidar: "Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük."