Gerçekte bakışları sanığa dikilmişti; ("Korkma, senin iyiliğinden başka bir şey istemeyen kardeşçe bir topluluğun ellerindesin" dercesine) ikiyüzlü bir hoşgörü, ("Neyin senin iyiliğin için olduğunu bilmiyorsun, az sonra söyleyeceğim sana bunu" dercesine) buz gibi bir alay, ("Ne olursa olsun, ben senin tek yargıcınım, benim elimdesin" dercesine) acımasız bir ciddilik karışımı vardı bu bakışta.