Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kartal

Kartal
@Antalyankara
Namuslu görünüp, sanalda sapıtanlar, kişiliği oturmamış ergenler, ekonomik ve sosyal bağımsızlığını elde edememiş fakat ( izinsiz bakkala bile çıkamayan..) kadın hakları, cinsellik vb hususlarda ahkam kesenler; yazmayın.
Kıskançlık
KISKANÇLIK çabuk alevlenen bir duygudur. En küçük sadakatsizlikler hatta en masum hareketler bile kişinin kıskançlığa kapılmasına sebep olabilir. Karısı sadakatsizlik eden Yunanlı erkeğe keratas yani boynuzlu denir; bu, insanın kişiliğine yönelik, zayıflık ya da iktidarsızlığı ima eden acı verici bir hakarettir. Ama kıskançlık kesinlikle erkeklere özgü bir ayrıcalık değildir. Böylece, erkekler daha çok eşlerinin karşılarına çıkan başka bir erkekle seks yapmasından endişelenirken, kadınlar ise eşlerinin kendilerini terk etmesi ve muhtaç bırakması gibi korkunç bir senaryoyla sonuçlanabilecek duygusal bir ilişkiye girmesinden endişelenirler. Farklı farklı kültürlerde yapılmış araştırmalar cinsel kıskançlığın evrensel olduğunu kanıtlamıştır. Kıskançlık iki tarafı da kesen bir kılıçtır; bir evliliğin istikrarını uzun yıllar korumasını sağlayabileceği gibi, bir erkeği karısını dövmeye de itebilir. Erkeklerin doğal olarak daha saldırgan olmalarının sebebi belki de budur.
Reklam
Çılgınca Âşık Olmanın Kimyası
Çılgınca Âşık Olmanın Kimyası İki insan birbirlerinin kokusunu alıp aşık olunca, tutkunun dorukta olduğu (bir buçuk ila üç yıl kadar süren) bir dönem geçirirler. Limbik sisteminizdeki sinir hücrelerine feniletilamin pompalandığında kendinizi coşkulu, enerji dolu ve bazen de aşırı derecede mutlu hissedersiniz. Feniletilamin sadece aşk sarhoşluğu yaşayan çiftlerin limbik sisteminde bulunmaz, başka tür yoğun deneyimlere de eşlik eder. Paraşütçülerin beyninde feniletilamin üretimi serbest düşüş sırasında iyice hızlanır; paraşütçüler bu deneyimi büyük neşe ve zindelik veren bir olay olarak tanımlamaktadırlar. Evrimci psikolog Helen Fisher kime, ne zaman, nerede âşık olacağımızı muhtemelen kültürümüzün belirlediğini savunmaktadır, ama aşık olurken kendimizi nasıl hissedeceğimizi söyleyen şey kuşkusuz belindeki feniletilamin düzeyidir. Çılgınca âşık olmanın kimyası binlerce yıllık evrim süreci içerisinde gelişmiş olmalıdır. Hem gizli yumurtlama hem de iç döllenme muhtemelen kadının eşinin tüm bir ay boyunca dikkatli olmasını sağlamak için evrilmiş mekanizmalardır. Kadının erkek tarafından terk edilmesi ve dolayısıyla da erkeğin başka kadınlarla ilişki kurması riskini azaltırlar. Bu iki özellik belki de insan kültüründe tekeşlilik eğiliminin başlangıç noktasını oluşturmaktadır. Bizi kıskanç yapan da yine bu özelliklerdir.
Erkeklerle kadınların cinsel psikolojileri arasındaki uçurum çok derindir. Kadınlar karakter, taahhüt ve güvenlikle ilgilenir; erkeklerse kadınların fiziksel nitelikleri ve anonim seksle. Bu uyumsuzluk her iki cinsin de elde ettiği şeyden hoşnut olmadığı anlamına mı gelir? İnsan vücudundaki en büyük hücrelerden biri yumurtadır. Bir kadın otuz yıl kadar süren doğurganlık dönemi boyunca ayda bir kez olmak üzere ergenlikten menopoza dek sadece dört yüz olgun yumurta üretebilir. Yumurtalığında yumurtlayabileceğinden çok daha fazla (ergenlik çağında 300.000 kadar) yumurta olduğu doğrudur, ama bu yumurtalar yaş ilerledikçe yumurtalıkta birer birer ölür. Kadın menopoza girdiğinde yumurtalığında hiç yumurta kalmaz. Yumurtladığı dört yüz yumurtadan birinin döllendiğini varsayarsak, kadının bebeğini dokuz ay karnında taşıması büyük bir biyolojik yatırımdır. Yetişkin bir erkek yaklaşık yüz milyon sperm üretir. Eğer fırsat bulursa, binlerce değil belki ama yüzlerce çocuk sahibi olabilir. Sperm insan vücudundaki en küçük hücredir ve bundan dolayı üretimi için de asgari düzeyde enerji harcanır. Gebelikte oynadığı rol testislerde beklemek, boşalmayla birlikte dışarı çıkmak, sonra da bir sigara yakmaktan ibarettir ve bütün bunları yapması beş on dakikasını alır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
kadın ne ister?
Doğurganlık çağındaki kadın kendinden yaşça büyük, risk almayı seven, fedakâr ve sadık bir erkek arıyor. Köşeli çeneye ve simetrik yüze sahip olmak avantaj yaratmakla birlikte şart değildir. Bıyıklı ve güvenilmez erkekler lütfen aramasın. Kadınların ilgisini en çok şu etmenlerin çektiği saptanmıştır: yaş, eğitim ve gelir düzeyi. Bu özellikler neredeyse her zaman olduğu gibi kadınların erkeklerde aradığı belirleyici özellikler sıralamasında kişilikten çok önce gelmektedir. David Buss’ın, eş bulma tercihleriyle ilgili, 33 ülkeyi ve 10.000’den fazla kişiyi kapsayan araştırmasına göre kadınlar eş olarak seçecekleri kişinin para durumunun iyi olmasına erkeklerden iki kat daha fazla önem vermektedir. Örneğin, Nijeryalı ve Japon kadınlar erkeğin para durumuna Finlandiyalı ve Güney Afrikalı kadınlardan daha fazla önem vermektedir. Kadınlar ayrıca kendilerinden daha yaşlı erkekleri tercih etmektedir (neyse ki, zaten erkekler de kendilerinden genç kadınlar arar), ama bu büyük ölçüde finansal güvence arayışının bir yansıması olabilir. Daha yaşlı erkekler daha çok para kazanır ve parayı daha dikkatli kullanırlar, ayrıca daha güvenilir ve istikrarlıdır.
Dünyanın tüm erkekleri kendilerine kalça ölçüsü bel ölçüsünden çok daha geniş kadınlar seçerler. Tercih edilen bel-kalça oranı hiç değişmemekte, daima 0:7 olarak kalmaktadır. Bel-kalça oranı erkeğe kadının sağlık durumu hakkında bir mesaj verebilir. Ergenlik çağından sonra östrojen hormonu kadınların göğüs, kalça ve uyluklarında git gide daha fazla yağ toplanmasına sebep olur; bu yağlar muhtemelen çok eskiden kıtlık koşullarında hem annenin hem de çocuğun hayatta kalması için önemliydi. Bugün bile, eğer bir kadının yağ stoku vücut ağırlığının belli bir yüzdesinin altına düşerse yumurtlama durmaktadır. Bunun klasik örneği anoreksiya nervoza durumudur. Bazı genç kadınlar bilinmeyen psikolojik sebeplerden ötürü kendilerini aç bırakıp aşırı derecede zayıflarlar. Vücut ağırlıkları belli bir düzeyin altına düşünce, yumurtlama durur ve hatta sonunda adet görme de kesilir.
Reklam
Aslında, kusursuz kadın yüzü için, eski Yunan filozofu ve matematikçisi Pisagor tarafından geliştirilmiş oldukça kesin bir formül mevcuttur. Pisagor birisinin güzel olarak kabul edilmesi için ağzın genişliğinin burnun genişliğine oranının 1,681’e 1 olması gerektiğine inanıyordu. Ağzın genişliğinin elmacık kemiklerinin genişliğine oranı da yine 1,681’e 1 olmalıydı. En çok beğendiğiniz süper modelin ya da Hollywood yıldızının yüzünü ölçerseniz, büyük olasılıkla Pisagor’un hesapladığı oranı elde edersiniz.
Irklar arasında önemli sayılabilecek pek az fiziksel farklılık mevcuttur ve farklı ırksal özelliklere ya da genetik yapılara bağlanabilecek hiçbir zihinsel farklılık bulunmamaktadır. Aslında, genetik diliyle konuşacak olursak, sizin DNA’nız komşunuzun DNA’sından ne kadar farklıysa, benim DNA’m da bir Afrika yerlisinin DNA’sından ancak o kadar farklıdır. O halde, yine genetik diliyle konuşacak olursak, çok sayıda çocuk yapma kapasitesine sahip bir kadın bulmak erkek için hayati önem taşıyordu, çünkü çok sayıda çocuk sahibi olmak, hiç değilse bir ya da iki çocuğun yetişkinlik aşamasına kadar hayatta kalmasını garantilemenin en emin yoluydu. Belki de bu yüzden her kültürde erkekler daha genç kadınları daha seksi bulma eğilimindedirler. Erkeklerin simetrik yüzleri çekici bulma ve yüzdeki en ufak asimetrileri fark etme eğilimi kadınlara nazaran fazladır. Bu eğilim doğuştan sahip olduğumuz farklı yüzleri ayırt etme yeteneğiyle ilgilidir ve anlaşılan erkekler yaşamlarının daha sonraki aşamalarında bu yetenekten kendilerine çekici eş bulmakta da yararlanmaktadırlar.
Çoğu erkeğin her altı dakikada bir, kadınların yüzde 20’sinin en az günde bir kez seksi düşündüğü söylenmektedir. Tüm içgüdülerimiz arasında sesi en gür çıkan sekstir. Seksin kalıtsal olduğu söylenir; eğer anne babanız seks yapmamış olsa herhalde siz de yapamazdınız. Hepimiz eş bulmak ve çocuk yapmak için tasarlandık. Genlerimizin tek bildiği şey üremedir.Tüp bebek ve öteki yapay teknikler temel içgüdülerimiz yüzünden muhtemelen hiçbir zaman yatakta ya da şöminenin önündeki kilimin üzerinde seks yapmanın yerini alamayacaktır. Eski moda bir beyne sahip olduğumuz için eski moda üreme yöntemini tercih ederiz. Evrim üreme yeteneğini tüm öteki değerlendirmelerin üstünde tuttuğu için, seks, insan olmanın özünde, yapımızın tam merkezinde yer alır.
Ender görülenleri bir kenara bırakırsak, geri kalan insan fobilerinin büyük çoğunluğu dört belirgin kategoriye ayrılabilir ve bu kategorilerin dördü de savanada yaşamış olan atalarımız açısından anlamlıdır: Birinci kategori yılan, örümcek ve diğer böceklerden korkmak; ikincisi, yükseklik ya da karanlık gibi doğal ortamlardan korkmak; üçüncüsü kan ya da yaralanmadan korkmak; nihayet dördüncüsü de, dar bir yerde sıkışıp kalmak gibi tehlikeli durumlardan korkmaktır. Bu tür tehditlerden korkmak ilk insanların daha uzun süre hayatta kalmalarını sağlayacak bir mekanizmaydı: Bu tehlikeleri sezme ve onlardan kaçma yeteneğine sahip olan bireylerin yaşama, üreme ve bu korkuları gelecek kuşaklara aktarma olasılığı artıyordu.
DNA dizileme ve bilgisayar teknolojilerinde hızlı ilerlemeler kaydedilmesiyle birlikte bu düşünceler süratle değişti ve İnsan Genomu Projesi 2001 yılında tamamlandı. Araştırma ekibi tarafından DNA çift sarmalının basamaklarını simgeleyen üç milyar harften (A, T, G ve C harflerinden) oluşan bir liste yayımlandı. Kişiden kişiye kabaca her bin harften sadece biri değişmektedir. Bu binde birlik farklılık insanın fizyolojisini, hormon dengesini, kanser geliştirme ya da mavi gözlü olma eğilimini belirlemektedir
Reklam
Aklımız içgüdüler, önyargılar, hem bencillik hem de sevecenlikle dolu arzu katmanlarıyla sarılıp sarmalanmıştır ve temelinde hayatta kalma ve üreme istekleri yatmaktadır.
Direniş Gücü
Apart­mandaki komşularıyla kapıcıya ne kadar ödemeleri gerektiği konusunda bile anlaşamayanlar devletlere nasıl direnebilirler?
Sayfa 354 - pdfKitabı okudu
Kapitalizm ve Etik
Kapitalist ve tüketimci etik, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Zengin­lerin uyduğu birincil emir “yatırım yap!”ken, geri kalanların uyduğu bi­rincil emir “satın al!”dır. Kapitalist tüketimci etik bir başka açıdan da devrimcidir. Daha önce­ki ahlak sistemlerinin çoğu, insanları çok zor bir seçimle baş başa bırak­mıştı; insanlara cennet vadedilmiş ama bu ancak hoşgörü ve şefkat gös­terirlerse, arzularını ve öfkelerini bir kenara bırakırlarsa ve kendi ben­cil isteklerine engel olabilirlerse mümkündü, bu da çoğu insan için çok zordu. Ahlak sistemlerinin tarihi, kimsenin tam olarak uyum sağlaya­madığı bir harika idealler dünyasıydı. Hıristiyanların çoğu İsa’yı, Budistler Buddha’yı takip edemedi, Konfüçyüsçülerin çoğunun yaşamı Konfüçyüs’ü çileden çıkarırdı.
Sayfa 343 - PdfKitabı okudu
Kapitalizm vs
1908’den ve özellikle 1945’ten sonra, kapitalist açgözlülük kısmen geriledi, bunda komünizm korkusunun da payı vardı. Yine de eşitsizlikler hâlâ söz konusudur. 2013’teki ekonomik pasta 1500’dekinden çok daha büyük ama o kadar eşitsiz dağılıyor ki, pek çok Afrikalı köylü ve EndonezyalI işçi, bütün gün süren yorucu bir çalışmanın ardından eve atalarının beş yüz yıl önce getirdiğinden daha az gıdayla dönüyor.
Sayfa 328Kitabı okudu
Mutluluk...
Ve hâlâ bitkin bir şekilde genç adamın koluna dayanmış olsa da, gülüşü adamın kulaklarına alçak bir tonda ve hoş bir şekilde çalınıyordu. "Ah!" diye iç çekti, bir açıklama mahiyetinde , "benimki gibi bir hayatta , bulabildiğim her mutluluğa sıkıca tutulmalıyim."
Sayfa 35 - Labirent Basın YayınKitabı okudu
55 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.