Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Elvin

325 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 saatte okudu
Algernon'a Çiçekler
Algernon'a ÇiçeklerDaniel Keyes
8.9/10 · 14,8bin okunma
Reklam
Hiçbir zaman iyi kalpli ve merhametli biri olduğumu düşünmedim. Beni bu hale yaşadıklarım getirdi deyip bir korkak gibi o bahanenin arkasına sığınacak biri değildim. Ancak ben böyle doğdum da diyemem çünkü kimse kötü olarak doğmazdı. Aslında yaşadığımız her şey bizim karakterimizin bir parçası olurdu. Güçlü insanlar tüm yaşadıklarına rağmen kalplerindeki iyiliği korur ve ne olursa olsun kalplerinde leke barındırmazdı. Benim gibi sefil durumda olanlar ise yaşadığı her trajediyle kendinden bir parçayı geride bırakırdı. Ben iyi biri olamazdım çünkü hiç olmadım. Ben on dokuz yaşıma kadar kendi savaşımı vererek tek başıma yaşamayı başarmışken iyilik bana çok uzaktı. Kötü müydüm? Olmam gerektiği kadar. Bencil miydim? Herkes kadar. Geveze ve boşboğaz mıydım? Beni susturmaya çalışan herkese inat daha fazla. İnsanların zaaflarıyla alay eden karaktersiz biri miydim? Kimseye güvenmemeyi öğrenip, ana rahminde zehirlendiğim için olmam gerektiği kadar karaktersizim. Evet, bu beni bencil ve karaktersiz yapıyorsa öyleydim. Peki, bunu durduracak mıydım? Asla! Yankı olmaya karar verdiğimde savunmasız Sedef’i geride bırakmıştım.
Sevgi bu yüzden tehlikeliydi çünkü değer verdiğin birinin üzülmemesi için her şeyi yapıyordun.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Öfke bizi kendimize düşman eder, devamında birçok pişmanlığı kendisiyle getirir.” Bunu neden anlatıyordu, bilmiyordum ama sessizce onu dinlemeye başladım. “Bazen aldığımız kararlar tüm hayatımızı etkiler. En garip olansa yaptığın doğrudur ancak vicdanın tarafından onaylanmaz, yanlış olarak kabul edilir. Sonrasında seni bekleyen tek şey uykusuz gecelerdir çünkü gözlerini kapattığında bu kısır döngü devam eder."
Çoğunluk tarafından dışlanan sabıkalılar olsak da aslında hepimizin hikâyesi farklıydı. Bizler kendi adaletimizi bulamayıp susturulan insanlardık. Herkesin üzerine basıp geçtiği bir avuç zavallıydık. Kendi ailesi tarafından kabul görmeyen, bu dünyada yeri olmayan bir avuç insandan ötesi değildik.
Reklam
Bazen neyi, neden yaptığımı hiç sorgulamadan yapıyordum. Tabii, sonra etraflıca düşününce ne kadar büyük bir hata yaptığımı fark edip onun pişmanlığını çekiyordum. Herkes buna hata diyordu, ben ise insan olmak. Hatalarımız bizi biz yapan değerlerdi, tıpkı bugün olan şeyler gibi.
“Gerekirse kaybet.” Sessizce fısıldayarak diğerleri bakıyor mu diye korkuyla etrafını kontrol etti. “Ama sakın bırakma çünkü sana güvenen birini yarı yolda bırakmak büyük bir ihanet."
Ben aslında kendi içimde çok iyi biriyim azizim; tek sıkıntı, kendi içimde olması.
"Sahi mi? Ben öyle hatırlıyorum... Nihat'la Profesör Hikmet'e anlattım. O zaman sen yok muydun? Neyse, fakat kaynını hapisten kurtarmak için vezneden iki yüz lira aldığını, bunu yerine koyamadığı için defterlerde kalem oynatıp işi idareye çalıştığını herhalde söylemiştim. Aylardan beri hep tereddüt içindeydi. Kaynı mahkûm olsa,
Çocuğun cevap vermeye hazırlandığını görünce devam etti: "Hiçbir şey söyleme iki gözüm. İtirazlarını senden evvel ben sayıvereyim: Köylere gitmeden evvel birçok şehirlerimize bile doktor lazım!.. Köylerde, vesait noksanı yüzünden kâfi derecede faydalı olamayız!.. Bu kadar tahsili ve yurdun bizde tecelli eden’ emeğini mahdut bir mıntıkada ziyan edemeyiz!.. Değil mi? Pekâlâ, ben de size hak veriyorum, öyleyse ne diye feragat makaleleri, köylüye destanlar yazıp duruyorsunuz? Bak, ben sana, senin neler istediğini sayayım: Evvela, bütün muvaffakiyetinin başı olarak büyük bir iltimas arayacaksın... İtiraz etme, bal gibi arayacaksın. Hatta, eğer son sınıflara yaklaştıysan aramaya başlamışsındır bile... Ondan sonra memleketin göz önünde bir yerine tayin olunmak... İhtisas yapmak imkânlarını elde etmek... Sonra para kazanmak: Bol bol, avuç avuç, çılgınlar gibi kazanmak... Sonra güzel bir karı almak... Kafaca anlaşacağın ve ruhu ruhuna uygun bir kadın değil! Herkes gördüğü zaman 'Aman! Bakın, falancanın ne enfes karısı var!' desin yeter!. Yalnız bu noktada idealistsiniz; ve maddi menfaatler ve rahatlar haricinde yegâne manevi zevkiniz budur. Güzel karı alıp herkese parmak ısırtmak... Sonra otomobil, apartman... Daha sonra göbek, poker vesaire... Hayatınızı gözümün önüne serilmiş gibi...
Reklam
"Mesela herhangi bir gün müthiş bir iç sıkıntısı seni boğar. Hayat sana karanlık, manasız gelir. İnsan, biraz evvel senin zırvaladığın gibi felsefeler yapmaya başlar. Hatta yavaş yavaş onu da yapamaz ve canı ağzını açmayı bile istemez. Hiçbir insanın, hiçbir eğlencenin seni canlandırm ayacağını sanırsın. Hava sıkıcı ve manasızdır. Ya fazla
En korkunç yalan da budur: Kendimize karşı bile kullanacak kadar pençesine düştüğümüz bu derin ve gizli yalan...
Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
Unutmayın ki, dünyada en korkunç şey, ümidini kaybetmektir.
Hiçbiri insanı insan yapan şeyin şahsiyet olduğunu, bütün ilimlerin, bütün tecrübelerin yalnız bunu temine yaradığını anlamamıştır.
768 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.