İçimde bir kurbanlık koyun büyüttüm ben
yıllarca. Ne kesmeyi ne sevmeyi becerebildim. Kendim için üzülmeye itirazım yok ama acımadan merhamet edebilir miyim? Görmeye bile katlanamadığım parçalarımı kabullenebilir
miyim?
Roman Nermin Yıldırım'dan okuduğum ikinci kitap. Saklı Bahçeler Haritası ile tanıdım yazarı, beni büyülemişti. Ev kitabı
İçimde bir kurbanlık koyun büyüttüm ben yıllarca. Ne kesmeyi ne sevmeyi becerebildim. Kendim için üzülmeye itirazım yok ama acımadan merhamet edebilir miyim? Görmeye bile katlanamadığım parçalarımı kabullenebilir miyim?
Bir şeyleri elimde tutmak için uğraşmaya inanmıyorum artık. Bırakmaya inanıyorum. Ben artık tutmayayım, endişe etmeyeyim, öyle kendi halinde bırakayım her şeyi, kalacakları varsa kalsınlar, gideceklerse de gitsinler istiyorum.
İnsan, dünyayla kurduğu rabıtayı kendi ihtiyaçları üzerinden anlamlandırıp neyin lüzumlu, neyin lüzumsuz, neyin zarif, neyin kaba, neyin akıllıca, neyin aptalca olduğunu öyle saptıyordu. Oysa dünya elbette hiçbirimizin etrafında dönmüyordu.
Bir kadının her daim bir erkeğin korumasına ihtiyacı olduğunu dinleyerek büyümüşsen, geceleri sokakta peşine takılan manyakları ancak elindeki telefondan babanı aramış gibi yaparak püskürtebilmişsen, yalnızken rahatsız edildiğin barlarda yanında bir erkek varken ferah fahur oturabilmişsen, sonunda yanında bir erkek varken kendini daha güvende hisseden bir kadına dönüşüyorsun işte. Böyle hissettiğim için kendime yüklenmenin haksızlık olduğunu düşündüm. İçimden ben ne utanacağım diye tısladım, beni böyle korkutanlar utansın.