Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Aysun Akgün

Sabitlenmiş gönderi
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Sayfa 250Kitabı okudu
Reklam
Aysun Akgün
@AysunAkgun·2024 okuma hedefini ekledi.
2024 OKUMA HEDEFİ
0/15 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
15 kitap
0 sayfa
0 inceleme
0 alıntı
16 günde 1 kitap okumalı.
Aysun Akgün
@AysunAkgun·2022 okuma hedefini ekledi.
2022 OKUMA HEDEFİ
0/15 kitap - %0 tamamlandı
Henüz kitap okumadı
15 kitap
0 sayfa
0 inceleme
0 alıntı

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İlginç bir şey, acaba insanlar en çok neden korkarlar? Atacaklar yeni bir adımdan, kendi söyleyecekleri yeni bir sözden herhalde...
Sayfa 2
408 syf.
·
Puan vermedi
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë
8.1/10 · 42,2bin okunma
Reklam
Ne kadar da güçlüsün! Ben gittikten sonra daha kaç yıl yaşamak niyetindesin?
Sayfa 193Kitabı okudu
Ne tuhaf! Herkes birbirinden nefret eder, birbirini horlar da, beni sevmeden edemez sanırdım; oysa şimdi birkaç saat içerisinde hepsi bana düşman kesiliverdi, evet, hepsi de düşman kesildi. kuşkum yok bundan; bu evdeki herkes.
Sayfa 150Kitabı okudu
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik, ya da tam öteki yana
“Bir de olaya şöyle bakalım.” dedi amca. “Yüksek tabakadan nefret etmek, aşağı tabakanın istemsizce gösterdiği bir çeşit hürmettir.”
Sayfa 154Kitabı okudu
Reklam
Şimdi St. Antoine ‘ın üzerini koca bir bulut kaplamıştı, o kutsal cüssesinden bir an için bir ışık sızsa da esas yoğun olan bir karanlıktı -ve bu aziz varlığa refakat eden soğuk, pislik, hastalık, cahillik ve açlık- hepsi birer güç sahibi soyluydu adeta; özellikle de sonuncusu. Bir değirmende, feci şekilde tekrar tekrar öğütülen insan örnekleri -ve bu kesinlikle yaşları gençleştiren bir değirmen değildi- her köşe başında titriyor, her kapıdan girip çıkıyor, her pencereden bakıyor, rüzgârın oynattığı her bir kıyafetin altına çırpınıyordu. Onları öğüten değirmen gençleri yaşlandıran değirmendi; çocukların yüzleri yaşlı gibiydi, sesleri ise ciddi. Ve bir yetişkin yüzlerde, saban izi gibi ilerleyen her bir çizgide görünen şey aynıydı, Açlık. Açlık her yerdeydi. Yüksek yüksek binalardan fırlatılmış, sıra sıra asılmış olan sefil kıyafetlerden sarkıyordu; Açlık samanla, paçavrayla, tahta parçaları ve kağıtla yamanmıştı bunlara; adamın testere ile kestiği her bir odun parçasında gösteriyordu kendini. Açlık tütmeyen bacalardan gözünü dikmiş bakıyor, çöplerin içinde tek bir yiyecek kırıntısı olmayan, pislik içindeki sokakta kocaman dikiliyordu. Fırınların raflarında, tek tük kalmış kuru ekmeklerin üzerine yazılı bir kitabeydi açtık; kokmuş etlerden yapılan sosislerin sattığı dükkandaydı. Açlık, silindir ocakta pişen kestanelerin arasında takırdatıyordu kemiklerini; gönülsüz birkaç damla yağla kızaran her bir patates dilimine yayılmıştı.
Haydi git Vanya, erteleme. Kıvılcımı söndürmezsen, ateşi zapt edemezsin.
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.