Bestegül her sabah yaptığı için o günde okula gitmek için evden çıkıp metroya bindi fakat işler hiçte istediği gibi gitmedi. Metroda bulunan on üç kişiyle aynı hikayeyi paylaşacağını bilemezdi ta ki son durakta mahsur kalana kadar. Bu on dört kişinin enkaz altında mücadele etmeleri gereken şeyler vardı. Açlık, susuzluk, özlem, kader, hüzün ve ölüm...
Herbiri kurtarılmayı dört gözle beklerken aralarından birinin ölümü gerçekleri yüzlerine tokat gibi çarpmıştı. Bu ilk ölüm değildi ve son da olmayacaktı.
Bu enkazdan bir kişi mi kurtulacaktı yoksa hepsi mi kurtulacaktı? Kitapta bunun cevabını arayarak okuyorsunuz. Ben kitabın sonunu önceden biliyordum fakat yine de öyle olmayacakmış gibi kafamda lanse edip okumaya devam ettim ve sonunda hüngür hüngür ağladım :(
Kitapta anlamamız gereken çok güzel hayat dersleri var aslında. Zamanın kısa olduğunu, yapmadığımız ve yapmak istediklerimiz ne varsa onu ertelemeden yapmamız ve sevdiklerimizin kıymetini her zaman bilmemiz gerektiği çok iyi işlenmiş. Kitabı okuduktan sonra insana bir farkındalık geliyor. Hayat bu kadar kısayken neden istediğimiz şeyleri yapmıyoruz? İçinizden neler geliyorsa onları yapın ve kesinlikle ertelemeyin. Hepimiz mutlu olmayı hak ediyoruz
Franz Kafka Almanca konuşan Bohemyalı, roman ve hikâye yazarı. 20. yüzyıl edebiyatının en önemli figürlerinden biri olarak kabul edilmektedir. İlk kez 1925 yılında yayımlanan roman, o zamandan beri Kafka'nın en ünlü eserlerinden biri ve modern edebiyata önemli bir katkı haline gelmiştir.
Roman, bir sabah aniden tutuklanan ve kendisine asla