Kitapta bahsi geçen küçük ağaç küçük yaşta annesiz babasız kalarak büyükanne ve büyükbabasının yanında yetişip büyüyen Kızılderili bir çocuk. Yazarın da ta kendisi.
Büyükbaba küçük ağacı dağların, kuşların, doğanın içinde, özgürlüğüne ket vurmadan, kendi başına kararlar almasına ve sonuçlarını görmesine alan tanıyarak büyütüp yetiştiriyor. Doğayla iç içe olmayı, dengeyi ve gidişatı öğretiyor. Küçük ağaç da geçmişindeki diğer çerokiler gibi kendini doğaya ait hissediyor. Her şeyin gidişatın bir parçası olduğunu biliyor, kabulleniyor. İçerikteki her ayrıntıyı yazmak istemiyorum, kesinlikle okuyun.
Son olarak kitapla çok özdeşleşen Karl Marx'ın bu sözünü bırakıyorum:
"İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.”
"Doğal olarak..."dedi, "Anlayış ile sevgi aynı şeydir; insanların anlamadıkları şeyleri severmiş gibi görünmeye çalışarak çok fazla arka plana atmalarının dışında. Ki bu da yapılamaz."
Dağlardan, kurdun kuşun arasından okuyucuya uzanan, "Daha deniz görmemiş çocuklara adanan Ahmed Arif şiirleri.. Kendisi en sevdiğim şairlerden biri.
"Bir şair: Ahmed Arif
Toplar dağların rüzgarlarını
Dağıtır çocuklara erken"
Lise yıllarında şiir yazarken her ne kadar edebiyat öğretmenine beğendirme çabası olsa da öğretmenin yorumlarına karşılık şiirlerinde özgünlüğünden taviz vermemiş ve kendini olduğu gibi yansıtmıştır. Şiirleri ve konuşma tarzı birbirine çok yakındır. Şiirlerinde korkusuzluğu, umudu, sevdayı, memleket ve halk sevgisini, isyancı ruhunu yansıtmıştır. Şiirlerinde gerçeklikten kaçmamıştır.
Anadolu insanının, sömürülen kesimin sıkıntılarına kayıtsız kalmayıp nerede olurlarsa olsunlar onları umutlu olmaya çağırmıştır Ahmed Arif. Şiirlerinde açıkça, çokça vurgulamış.
"Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni."
Hasretinden Prangalar Eskittim Ahmed Arif'in ilk ve tek şiir kitabı. Şiir kitapları arasında en çok basılanlardan biri. Birçok şiiri bestelenmiş, sanatçılar tarafından seslendirilmiştir. Kitabı okurken arada bunlardan dinlemenizi tavsiye ederim, keyifli okumalar. :)
"Umutsuzluğa düşmek" ise bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığın yarını ve umududur. Bir kural, bir ilkedir bu. Namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur. Bu bayrak, yüreğime delikanlıyken çekildi. Şimdi kırkı aştım, her an daha zorlu bir rüzgâr ile atardamarımı doldurmakta:
"... Biz ki, yarınıyız halkın
Umudu, yüzakıyız
Hıncı, namusu...
Şafakları,
Taaa şafakları
Hey canım,
Kalbim, dinamit kuyusu..."
...
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili
...
Atilla İlhan