Ey bir halkın gözyaşıyla ruhunu yıkayan kin
Ey zulümle yükselen başarı
Ölü sayısına endeksli maaş;
Uzun masallar ardında mağrur
Boynunda ölüm çanıyla oturan güç
Senin de senin de canın cehenneme
Ey sultan hamit tuğralı korucu alayları
Kardeşi kardeşe kırdıran siyaset. . .
Bir gün elbet bir gün elbet
Örter üstünü bu ağır yanlışın
Sevgiyle, yalnızca sevgiyle işlenen
Bir dal incelik,bir simli gülüş
Bir kardeş mavi.
Hayat belki
upuzun bir caddedir,
her gün bir kadının filesiyle geçtiği
Hayat belki
bir urgandır,
bir adamın kendini asıverdiği
Hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
Hayat belki
iki sevişme arası yakılan bir sigara
ya da bir yolcunun şaşkın sevinci,
şapkasını kaldırıp sebepsiz bir tebessümle
“Günaydın” diyen.
Hayat belki
senin buğulu bakışlarında
benim gözlerimin kapandigi o andir.
Sonra aklına bölük pörçük anılar geldi. Bunları üzerlerinde hiçbir yargıya varmadan düşünüyordu. Çünkü başka bir şey düşünmesine olanak kalmadığından beri, kaçınılmaz anıların duygularına dokunmaması için katı düşünmeyi öğrenmişti.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun..
Sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun..
Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun...