Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bohemian Rhapsody

Askin, terk etmenin ve terk edilmenin yalniz yasandigini ondan daha iyi kim bilebilirdi ki...
Reklam
Sonra aklına bölük pörçük anılar geldi. Bunları üzerlerinde hiçbir yargıya varmadan düşünüyordu. Çünkü başka bir şey düşünmesine olanak kalmadığından beri, kaçınılmaz anıların duygularına dokunmaması için katı düşünmeyi öğrenmişti.
Ne yazik ki mutsuzluk mutlulugun ikiz kardesidir...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... insan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.
Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış, geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.
Reklam
geçtiğimiz yollardan onca yaprak düşer birkaç şiir kalır yalnızca o derin ağaçlardan kendi sesimize uyandığımız rüyalarda
Kendine isyan...
Nasıl? Ben bu mahlûku anlamakta nasıl bu kadar geciktim? Nasıl, evvelâ onu nasıl en seçme hislerimin mevzuu olmaya lâyık görebildim? Nasıl ve ne biçim bir körlükle, nasıl nasıl, hangi zaaflar tarafından itilerek, nasıl, hangi idraklerin felci içinde, nasıl, derece derece ve birçok uyandırıcı işaretlere rağmen nasıl, zaman zaman içimi altüst eden keder fırtınalarının mânasına karşı tasasız kalabildim? Ve nasıl - haykırmak istiyorum, - nasıl, fakat nasıl... Canım benim, Samim, Samimciğim, benim bir tanem - bırak bu santimantalizmi, bırak ve cevap ver - nasıl diyorum, nasıl, çıldıracağım, nasıl, nasıl ona kadar yuvarlandım? Bu kız, Yarabbi, bu kadın, nasıl, bu karı, of, bu mahlûk nasıl benim hislerimin tarihine ve içimin en mahrem galerisine, sonunda kovulmak için bile olsa, nasıl, nasıl girebildi? Nasıl, ben onu nasıl, hayatımın hiç bir anında inmediğim bir aşağılık çizgisinden tanımaya razı oldum? Nasıl, Allahım, nasil, onu hayalinin bile erişemeyeceği mertebelerin, süzülmüş mâneviliklerin kızı olmaya doğru götürebileceğimi sandım, çırpındım, çırpındım. Ve nasıl - hayvan! - Nasıl - Affet beni, ey aziz içim, affet - nasıl fakat, ruh radarlarının ve sayısız his intikallerinin ince delâletlerine ve hele nasıl bazan en haykıran işaretlerin şakağımdan itercesine ihtarına rağmen, şüphesiz derinden derine anlamadığım, anlar gibi olduğum halde, nasıl ve niçin ona düştüm?
Sayfa 276Kitabı okudu
Ben tarafsız değilim. Açık seçik taraf tutuyorum. Yobazlığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım, gericiliğe karşıyım. İnsanların sömürülmesine ve savaşa karşıyım. Sosyalizmden, sevgiden, kardeşlikten, aydınlıktan yanayım.
Başladığım bugünkü gün yarıda kalabilirsin, geceye varmadan yahut çok büyük olabilirsin.
Sayfa 88
Reklam
Otobiyografi
1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'te 961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim
Sayfa 103
şaştım, senin hançerin bu kadar mıydı varmadı yüreğime için suçlu bir deniz gibi dokunma yüreğime
Sayfa 78
Son mektup
Benim gönlüm doğuşundan deliydi; Başka dünyaların şaşkın seliydi... Bunun böyle olacağı belliydi... Her şey biter sel yerine döndü mü...
Rūzgār
Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor, Her dakika insanlardan uzaklaşıyor. Zaman zaman mağlûp olsam bile etime, İnsan olmak dokunuyor haysiyetime. Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum, İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum! Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta, En asîl şey seni buldum bu kâinatta, Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır, Ne süse, gösterişe baktığın vardır. Deniz gibi muamma yok derinliğinde, Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
Oyle mi acaba???
Insanin oturdugu topraklarin altinda ölüleri yoksa, o adam o topragin insani degildir.
Sayfa 11
Genco Erkal
Ünlü İtalyan tiyatro yönetmeni Giorgio Strehler, “XX. Yüzyıl’ın Dante’si Nazım’dır,” demişti. Boşuna değil. Biz ona ne yapıyoruz? On üç yıl hapiste tutuyoruz. Vatandaşlıktan atıyoruz. Adamı yıllar boyu “memleketim, memleketim...” diye vatan hasretiyle inim inim inletiyoruz. Mezarı bile gurbet ellerde kalıyor. Çağımızın en büyük
Sayfa 21
Reklam
Sehirler bana bir tuzak; Insan sohbetleri yasak; Uzak olun benden,uzak, Benim meskenim daglardir.
Everybody lies
Bak şu gül bile yalan söylüyor. Öyle taze bir duruşu var ki, manası: "Ben solmayacağım, ben ebediyim”den başka bir şey değil. Yarına kadar solacak halbuki. Yalan söylüyor...
Sayfa 57
Baş illet
Septisemi, verem, kanser, bunlar hep boş lâkırdıdır. Insanı yalnız bir illet öldürür: Sıkıntı. Öteki hastalıklar bunun vücuttaki çeşitli görünüşleridir.
Sayfa 55
Basimiza gelen her seyin bir sebebi vardi, biz onun gorunur onemini farketsek de edemesek de bu boyleydi. Hayatimizdaki her sey en nihayetinde bizi bir yere surukluyordu.
...ve bir daha cehennemde yanacagimi bilsem, o saatleri tekrar yasar, yapmis olduklarimin hepsini yine yapardim sevgilim. Binlerce defa daha yapardim...
...Atese atilmistim sanki. Sefkatin yalnizca ve yalnizca bana ozel sanmistim. O andan itibaren cocuklugumda gizlenen kadinligim cicek acti ve sonsuza kadar sende tutuklu kaldim...
Reklam
Tesirsiz Parcalar 11
Bazen öyle olur. Normal şartlarda dünyayı yerinden oynatacak kadar kuvvetli hissetsen bile kendini, bazen parmağını oynatamazsın. Oysa tek bir kelimeyle her şeyi yoluna sokmak mümkündür. Tek bir ‘kal’, ‘gitme’, hatta ‘lütfen’ yetecektir aslında. Ama işte bir şey olur ve sen ağzını bile açamazsın. Bir yerde okumuştum, nerede emin değilim şimdi. Diyordu ki adamın biri, “hala geçmişe dair ümitlerim var..” Bundan büyük ironi olabilir mi? Geçmişe dair ümitleri olan adam, geçmişe takılıp kalmış demektir. Ve geçmişe takılıp kalan birini bekleyen bir gelecekten de bahsedilemez. Çok tehlikeli bir ruh halidir bu. Süratle kurtulmak gerekir. Ama bazen olur öyle, kurtulamazsın..
Bir şeyler yapıyorum, yürüyorum, konuşuyorum, yemek yiyorum yani her zaman yaptığım işleri sürdürüyorum ama nasıl anlatsam, bir boşluk duygusu içinde. Sanki içimde derin bir hiçlik var..
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor Onlardan kalbime sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence şimdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece Kaçıyorum bugün senden gizlice Kalbime baktım da işte iyice Anladım ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karıştı şimdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de şimdi herkes gibisin
Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum Ağaclar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum, sen yoksun Sevmek kimi zaman
Sus, kimseler duymasın, Duymasın, ölürüm ha. Aymışam yarı gece, Seni bulmuşam sonra. Seni, kaburgamın altın parçası. Seni, dişlerinde elma kokusu. Bir daha hangi ana doğurur bizi?