Kitap ile ilgili heyecanı engelleyecek bilgi içermektedir
Bir pazar günü hasta yatağında geçmişe giden Fikret'in zihninde kalanları okuyoruz. Kitap genel olarak "ağır" ilerliyor. Sonlara doğru da biraz sıkıcı. Fikret'i etkileyen bazı noktalarda ben de çok etkilendim özellikle kitaplık karşısında hayatını ve kendini sorgulaması vurucuydu. Tarih noktasında değerlendirmelerini aşırı buldum (son sayıklamalarını özellikle) hayata dair siyasi ve ahlaki sorgular söz konusuydu günün sonunda her şeyin boş olduğu geriye dönüp bakıldığında sadece hislerin kaldığını söylemek mümkün. Tarkovski'nin Ayna filminde olduğu gibi yazar birileriyle ya da geçmişiyle hesaplaşmış. İran baharı gezi olayları Boğaziçi üniversitesi'nde yaşananlar gibi konulara da değinilmiş. (İsim verilmeden) .Kişinin kendi içinde yaşayan bir tarihçisi olsa(o kişinin uzmanı) ve hayatını anlatsa ona neler derdi fikri hoşuma gitti. Kitaptan bazı alıntılar:
9.sayfa: Hepimiz biraz tarihçiyiz ama fizikçi değil
11.sayfa: her şeyin atom altı parçacıklarda olup bittiğini ve bizim boşuna üzüldüğümüzü düşünüp rahatladım.
12.sayfa: tatlı sarhoşluklar ferah bir hayat istiyordum.
43.sayfa: şiir orman değil ama orda burda açan çiçek.
Kitapta paragraf yok yoğun bir monolog şeklinde ilerliyor bu tarz kitap sevenler için tavsiye ederim.