Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra

"Yalnızım şimdi. Ama yapayalnız değilim. O düşünce var karşımda, bekleyip duruyor. Koca bir kedi gibi tostoparlak olmuş; bir şey açıkladığı yok, kıpırdamıyor da. "Hayır," demekle yetiniyor. Hayır, benim başımdan serüven geçmedi."
Reklam
"Sonra bir şey ansızın kırılıverir. Serüven bitmiştir artık. Zaman gündelik rutinine bürünür."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Ona tekrar sarıldım. Muhtemelen uzunca bir süre böyle kalırdım ancak bulaşıl deterjanı şişesini avcuma bastırmaya çalıştığını hissedince geri çekildim. "Ne yapıyorsun? " "Shani dedi ki senden sağdıç ya da nikah şahidi olmanı rica ederken bir hediye vermem gerekiyormuş. Aslında, okuduğu bir internet sitesine göre birini düğününün bir parçası olmaya davet ederken kullanabileceğin pek çok taktik varmış. Kendisi arkadaşlarınj özel bir sürprizle davet edecekmiş mesela. Ama ben artık bittim. Evlilik teklifi planlaması tüm enerjimi çekti. Mümkünse pinterest saçmalıklarından bir süre uzak kalmak istiyorum. Yani, bu bulaşık deterjanını alıp hediyen olarak kabul etsen olmaz mı? " "Hediyeye ihtiyacım yok," dedim. "Olsa bile babamın ölümüyle ilişkili olan bir şişe sıvıyı hediye olarak kabul eder miydim, bilemiyorum." "Ah," dedi Conner. "O yönden bakınca haklısın."
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
"Söylenecek fazla bir şey yok, kağıdı yerden alamadım, hepsi bu."
“Diyelim ki kahve almak için sırada bekliyorsun ve arkanda­ ki adam cüzdanını almaya çalışıyor. Ne yapardın?” “Bilmiyorum. Çantamla kafasına mı vururdum? Polisi mi arardım?” “Sergei adamın boynunu kırar, sırasına geri döner ve sırası geldiğinde bir kapuçino sipariş eder.”
"Eşyanın güzelinden anlayan o, niye beni seçmişti? Ben ki, hiçbir özgün üslubu olmayan, 20. yüzyıla ait kaba saba, kendi kendine düz duramayan, eğri bacaklı, bir bacağı diğerine göre kısa, sıradan bir eşyayım. O ise benim kısa bacağımın altına sıkıştırılan takoz olarak beni ayakta tuttu, onun sayesinde dik durabildim. O benim pasımı aldı, beni temizledi, beni parlattı. Buna karşılık onu güldürdüm. Ağlattım da ama. "
hac vekaletnameleri
"Hac vekaletnamelerinde kutsal kent betimlemeleri yer alır. Hacca gidemeyen insanlar, hacca giden kişilere rulo şeklinde vekaletnameler düzenlemiş bunlara da hac vekaletnamesi adı verilmiştir. Bu tarzdaki eserlerde hac ibadeti esnasında, kentlerin ve yapıların tasvirleri yapılarak, Kabe'de okunacak dualara kadar çeşitli bilgiler verilmiştir. Bu anlamda bu eserlere "hac rehberi" yakıştırması da yapılmaktadır. Kanuni oğlu Şehzade Mehmed için Hacı Pir b. Seyyid Ahmed'e vekalet vererek hacca göndermiştir. Tomar şeklinde düzenlenmiş eser, Kabe'nin içinde bulunanMescidi Haram ile başlar."
Sayfa 62 - ilahiyat yayınlarıKitabı okudu
"Sürekli bir yıkma ve yeniden inşa etme arzusu."
Sayfa 43 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri kalanınsa, hani pek de abartmadan, kitaplardan oluştuğu söylenebilirdi. Sonradan ele alınmak üzere oraya buraya bırakılmış kitaplar. Ebediyen terk edilmiş kitaplar. Ne yapılaca­ğına karar verilememiş kitaplar. Ama kitaplar, kitaplar.
Sayfa 136Kitabı okudu
"Franny haykırdı: "Çeneni kapar mısın lütfen?" "Bir saniye içinde, bir saniye içinde. Ha bire ego'dan bahsedip duruyorsun. Aman yarabbi, neyin ego olup neyin olmadığını kararlaştırmak için bizzat Isa'nın buraya gelmesi gerek. Burası Tanrı'nın evreni dostum, senin değil, neyin ego olup neyin olma­dığı konusunda son sözü söylemek de ona düşer. Senin sevgili Epiktetos'undan ne haber? Ya da sevgili Emily Dickinson'ından? Sen istiyorsun ki, ne zaman içinden bir şiir yazmak gelse, Emily'ciğin de otursun ve o pis, bencil dürtü uçup gitsin diye dua etsin. Yoo, tabii ki bunu istemiyorsun! Dostun Profesör Tupper'ın egosu ondan alınsın istiyorsun ama. O farklı çünkü. Belki de öyledir. Belki de öyledir. Ama genel olarak egolar hak­kında haykırıp durma ortalıkta. Fikrimi soracak olursan, dünya­daki pisliklerin yarısını, gerçek egolarını kullanmayan insanlar çıkarıyor."
Sayfa 126Kitabı okudu
Valla, keşke," diye ısrar etti. "Niye evlenmiyorsun ki?" Gevşeyen Zooey, pantolonunun arka cebinden katlanmış bir keten mendil çıkardı, sallayıp açtıktan sonra da bir kere, iki kere, üç kere sümkürdü. Mendilini cebine sokarken, "Tren seyahatlerinden fazlasıyla hoşlanıyorum," dedi. "Evlendiğin zaman pen­cere kenarında hiç oturamıyorsun artık."
"Tamam işte, doğru yöntem bu! Ya tavuk suyu çorba ya da hiçbir şey. İşte ayağını yere basmak diye buna derim ben. Kızcağız bir sınır krizi geçirmeye azmetmişse, biz de onun bu krizi rahat huzur içinde geçirmemesini sağlayabiliriz en azından."
Yeter. Oyna, Zachary Martin Glass, nerede ve ne zaman istersen, oynamak zorunda hissettiğine göre kendini; oyna, bütün gücünle yap bunu.
Sayfa 57 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.