Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün karşınıza benim yeni tanıştığım bir yazar olan Norman Mailer ve onun “Çıplak ve Ölü” kitabı ile geldim. Kitap 828 sayfadan oluşuyor. Ama sayfa sayısı gözünüzü korkutmasın hem kitabın boyutu küçük hem de çok akıcı ilerliyor. Ayrıca kitabın içine yer yer serpiştirilmiş savaş harita resimleri de kitabın okunmasını
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün karşınıza muhtemelen daha önce hiç kitabını okumadığınız, çiçeği burnunda hem de meslektaşım olan bir yazar, İlknur Gegek ve onun “Hınç ve Hiç” kitabı ile geldim.
İlk olarak İlknur Hanım’a kitabını hediye edip yorumlamamı istediği için teşekkür ederim.
Kitapta, ömrünün baharında, hayatın içine yeni yeni dahil olmaya çalışan, bütün her şeyin ilgi ve odağı olmayı isteyen, varoluş nedenini ve hayattaki rolünü arayan Cahit adında bir gencin bir anlık yoğun duygu patlamaları nedeniyle işlediği bir cinayet sonucu önce ıslahevi daha sonrada hapishanedeki hayatını konu alıyor.
İşlediği cinayet sonrasında büyük bir vicdan azabı çeken Cahit kendini bulma yolunda neler yaptıklarını okuyoruz. Bu uğraşları sonucunda çocuk olarak hapishaneye giren Cahit, hem yaş hem de kişilik olarak çok fazla büyümüş bir yetişkin olarak hapisten çıktığındaki hayatıda çok fazla sürpriz içeriyor.
Kitabın detaylarına çok fazla girmek istemiyorum çünkü spoiler verebilirim. Kitap zaten kısa okuyan herkes olayları kendi bakış açısından değerlendirsin
Benim kitap hakkındaki görüşüme gelecek olursak, İlknur Hanım gerçekten baştan sona kadar merak edilen çok akıcı bir kitap yazmış. Hikayenin gerçek hayattan alınmış olması da biz okuyucuları kitaba daha fazla çekiyor. Ama kitabın içinde sürekli çeşitli filozoflardan alıntılar yer alması kitabın değerini biraz düşürdüğü kanısındayım. İlk başlarda güzel görünse de daha sonra biraz sıkıyor. Bütün bunlara rağmen daha kariyerinin başında olan bir yazar için ben kitabı genel çerçevede beğendim. Herkese keyifli okumalar..
Hınç Ve Hiçİlknur Gegek · Arete Yayınları · 202411 okunma
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün karşınıza Amın Maalouf ve onun “Doğu’nun Limanları” kitabı ile geldim. Bu kitabı ilk kez lise yıllarımda okumuştum. Bu da ikinci okuyuşum oldu.
Kitapta, İsyan adında,babası Türk annesi Ermeni bir gencin tıp eğitimi almak için Fransa’ya gitmesiyle kendini bir anda Alman Nazilerine karşı Fransız devrimci gençlik
Selahaddin tutsakların fazladan kalabalık etmemeleri için onları serbest bırakmıştı, ama Richard onları öldürtmeyi tercih eder. Akka garnizonunun iki bin yedi yüz askeri ailelerinden yaklaşık üç yüz kadın ve çocukla birlikte şehir surlarının önüne toplanır. İplerle bağlanarak tek bir et yığını haline getirilir ve kılıç,mızrak,hatta taşlarla üzerlerine saldıran Frenk savaşçılarının insafına terk edilirler. Katliam,tüm kesintiler kesilinceye kadar dek sürer.
Kudüs sizin olduğu kadar bizimdir de; hatta bizim için daha da önemlidir, çünkü peygamberimiz miraca oradan çıkmıştır ve mahşer günü geldiğinde ümmetimiz orada toplanacaktır. Dolayısıyla Kudüs'ü terk etmemiz söz konusu olamaz. Toprak konusuna gelince; o topraklar hep bize aitti ve sizin işgaliniz geçicidir. Siz oraya ahaliyi oluşturan Müslümanların zaaflarından istifade ederek yerleşebildiniz. ama savaş sürdüğü müddetçe ele geçirdiğiniz toprakların keyfini sürmenize izin vermeyeceğiz.(Selahaddin Eyyubi)
Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün karşınıza İran Edebşyatı’nın usta kalemi Sadık Hidayet ve onun “Kör Baykuş” kitabı ile geldim. Ben bu kitabı, okulumun kitap okuma grubu ile ikinci kez okumuş oldum. Kör Baykuş ilk olarak Hindistantan’da basılıyor ve İran’a girmesi İran’da basılması yasaklanıyor. Tabi edebiyata, düşüncelere pranga vurulmaz. Şimdi