Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cihan Erişmiş

Cihan Erişmiş
@Cihanerismis
Tarih Öğretmeni
Lisans
İstanbul
İzmir
13 okur puanı
Ekim 2023 tarihinde katıldı
Kendi kendimizi eleştirme fikrini o kadar geliştirdik ki insanlar bizi övdüklerinde bile onlara inanmıyoruz.
Reklam
Eğer kendimize değer vermiyor ve saygı göstermiyorsak hiç kimde de bize karşı saygılı ve düşünceli olmayacaktır.
“ Kaygılarımızla, tam olarak korktuğumuz koşulları yaratırız. “

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Paranız olmasa bile gözucuyla takip ettiğiniz arabayla deneme sürüşüne çıkın, oturmak istediğiniz apartmanları ziyaret edin, tur acentelerinden bilgi alın, internetteki siteleri ziyaret edin ; orada isteklerinizin enerjisini bulacaksınız. Bırakın istekleriniz fiziksel deneyimler haline gelsin .
Reklam
Bana söylersen, unuturum. Gösterirsen, belki hatırlarım. Yapmama izin verirsen, yapabilirim. Lao-Tzu
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümid etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı, onların oğlu oldu; Bir gün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
He travels the fastest who travels alone ( En hızlı giden , yalnız gidendir) Rudyard Kipling
Bir filonun hızı , en yavaş geminin hızı kadardır .
Sayfa 103Kitabı okudu
Reklam
Dünyanın asıl devleri yazan insanlardı .
Onu narin sapının üzerindeki soluk altın sarısı yapraklarıyla zinya çiçeğine benzetti. Ama hayır, bir ruhtu o , ilahi bir varlıktı, tanrıçaydı; böylesine yüce bir güzellik bu dünyaya ait olamazdı .
Lacour Baba bu çukurda kendini iyi hissedecekti. O toprağı tanıyor, toprak da onu tanıyordu. Birlikte iyi anlaşacaklardı. Toprak yaklaşık altmış yıl önce kendisine ilk kazma darbesi indirdiğinde ona bu randevuyu vermişti. Şevkat artık sona ermeli, toprak onu alıp bağrına basmalıydı.
Yine de zaman , gitgide daha hızlı bir biçimde akıp gidiyordu ; sessiz ritmi yaşamı parçalara ayırıyor , insan geriye bir göz atmak için bile duramıyordu .
Sayfa 192Kitabı okudu
Lanet olası hayat ! En acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükafatla sona ermemesi. Operadaki gibi zaferle değil, ölümle son bulacak olması .
İnsanın huzuru ve mutluluğu dışarıda değil, içindedir .
Reklam
Eğer Tanrı olmasaydı bile insanoğlu onu icat ederdi .
İnsan özlemini çektiği sevinçlere ulaşamadığı zaman sıkılır .
Sayfa 138Kitabı okudu
Doğu Akdeniz toprağı en alçakça günlerini yaşıyordu . İmparatorluğumuz utanç içinde can çekişiyordu ; yıkıntılarının arasından bir sürü eciş bücüş devlet yeşeriyordu ; herkes ötekilerinin duasını sustursun diye kendi tanrısına yakarıyordu.
Savaşı anlamıyorum ve tıpkı kardeşim gibi , tıpkı cepheden geri getirdikleri yüzlerce insan gibi çıldırmak zorundayım. Ve bu beni korkutmuyor. Aklını yitirmek bana saygıdeğer bir şey gibi geliyor , tıpkı nöbetçinin görev yerinde can vermesi gibi .
“ Çocukluk günlerimden en çok bel bağladığım umutların yıkıldığı güne kadar hep böyle olmuştur. Ben bir ağacı , ya da çiçeği sevdim mi , ilk sararıp solan o olurdu . Bir narin ahuyu seveyim demeye kalmadan ahu beni iyice tanır tanımaz bir bahçıvanla evlenmeyi kararlaştırdı . “
Sayfa 393Kitabı okudu
Reklam
“ Turna kuşlarıyla ilgili o efsaneyi hatırlamıyor musun ? “ diye sordu Şiziko . “ Bin yıl yaşadıkları söylenir . Hasta biri kağıttan bin tane turna kuşu yaparsa , Tanrılar o kişinin dileğini yerine getirir ve onu sağlığına tekrar kavuştururlar .
Acaba neden ruhça ayrılmaya bedence ayrılmaktan daha kolay dayanırız ? İçimizden veda etmek geldiği halde bunu söyleyecek kudreti neden kendimizde bulamayız ?
Sayfa 113Kitabı okudu
“ Bis vincit qui se in victoria vincit . “ Galipken kendisini yenen iki kez muzaffer olur .
“İstanbul gerçekten de yokuşlarıyla, kalabalığıyla insanı şaşırtan, bir yandan da hayal kırıklığı yaratan bir şehir. Camileri, tarihi eserleri, ama bir yandan da ayakkabılarınıza yapışan o çamurlar…”