"Milyonlarca halk bedenen, ruhen, fikren ve ahlaken çürüyor da, hiç kimse bu kokuşmuşluğu görmüyor. Herkesin karakteri bozulmuş veya herkes bu yozlaşmışlığa alışmış da bunu doğal bir durum sanıyor sanki.
Ama bu böyle mi olmalıdır?"
Aldığın gönül ahımla nereye kadar gidersin bilmiyorum.Ancak hiç kimsenin, yaşattığını yaşamadan ölmeyeceğini çok iyi biliyorum.
Sana beddua etmiyorum; ama beni düşürdüğün duruma sen de düş, hatta böyle inceden düş.
Yaşattıklarını yaşattığın kadar kendin de yaşa isterim. Vicdan yoksunu değilim.
Bak, tüm samimiyetimle söylüyorum: Kötülüğünü asla istemem.
Ama canımı yaktın ya, senin canın da yansın. Diyeceğim o ki ne az ne çok... Ne eğri ne doğru... Tam ortası... Sadece yaşattığın kadarını yaşa.
Fazlası sana zarar, bana günah.
Bana yaşattıklarını sen de yaşa, bu bana yeter.
Herkes ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyor, fakat kimse bir şeyler yapmak istemiyor veya yapamıyor . Çünkü bir işi becerme yetenek ve istekleri gelişmemiş , kendileri bu yönde yetiştirilmemiş ve eğitilmemiştir.