Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

DVenus

''Fakat başının bir şekilde belada olduğunu hemen anladım, kendinden kaçmanın telaşı içindeydin, bavulu olmayan birinin ne anlama geldiğini herkes bilir.''
Sayfa 162Kitabı okudu
Reklam
Pazılarım ve karnımdaki kasları hissediyor fakat aynadaki kişi ben miyim yoksa onun yansıması mıyım, ayırt etmekte zorlanıyorum. Saçlarım dökülmedi, annem haklı. Fırça gibi dik dik duruyorlar. Saçım beyazlamış sayılmaz. Bir tarafta ben varım, diğer tarafta bedenim. İkisi de eşit derecede yabancı. Aynı okula mı gittik, yollara asfalt dökme işinde çalıştığım yaz mı tanışmıştık, ahbap mıyız? Gökyüzündeki cisimler üzerine düşünen genç adam bu mu?
Sayfa 103Kitabı okudu
Dışarıdaki harabe ve tozla karşılaştırıldığında benim mutsuzluğum en hafif tabiriyle, budalalıktan başka bir şey değil.
Sayfa 100Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ben bir ormanım, karanlık ağaçların gecesiyim: Ancak benim karanlığımdan korkmayanlar, benim selvilerimin altındaki gül kümelerini görürler.
12 Ekim. Babam öldü. Dünya aynı dünya değil.
Reklam
Mutfak penceresinden dağın yarısı ile soğuk yeşil denizin uzantısı görünüyor bu sabah, inşaatı devam eden yüksek binaya kat üstüne kat çıkıldıkça dağ gözden kaybolacak.
''Her şeyi bilip de bir şeyler yapmadığımız için suçlu biziz.''
''Bir çok insan buraya yaralarını kamufle etmek için gelir,'' diyor, dövmeci benimle aynadan konuşarak.
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Sessizlik Oteli
Sessizlik OteliAudur Ava Olafsdöttir
8.3/10 · 473 okunma
''Geçende ne diyorduk patron? Halkı aydınlatıp gözünü açasınmış! Buyur işte! Sen gel de, Barba Anagnostis'in gözünü aç! Karısının nasıl susta durup emir beklediğini gördün mü? Zatın git de şimdi, ona erkekle aynı haklara sahip bulunduğunu ve sen domuz etinden bir parçasını yerken, domuzun karşısında canlı halde bağırmasının zalimce bir şey olduğunu, sen açlıktan geberirken, Tanrı'nın her şeye malik bulunuşunu avuntusuyla yetinmenin büyük bir budalalık olduğunu anlat! Senin bütün bu aydınlatıcı palavralarından, kapkara cahil Barba Anagnostis ne kazanır? Kavgalar başlar, tavuk horoz olmak ister ve karıkoca bütün gün birbirleriyle dövüşüp birbirlerinin tüylerini yolar. İnsanları rahat bırak, patron, gözlerini açma! Çünkü açarsan ne görürler? Ellerinin körünü! Onun için bırak, kapalı kalsınlar da, hayal göre dursunlar!'' Bir an sustu, başını kaşıdı, düşünüyordu. Sonunda, ''Ancak.'' dedi, ''ancak...'' ''Ne? De bakalım?'' ''Ancak gözlerini açtıkları zaman onlara gösterecek daha iyi bir dünyaya sahip olasın... Böyle bir dünyaya sahip misin?'' Bilmiyordum. Neyin yıkılacağını iyi bilmekteydim ama, yıkıntılar üzerine neyin sıvanacağını bilmiyordum.
Reklam
''İnsan canavardır!'' diye bağırdı ve sopasını şiddetle taşlara vurdu.''Büyük canavar! Zatın bunu bilmiyor. Bütün işlerin yolunda gitmiş, ama bir de bana sor. Canavar, diyorum sana! Ona kötülük mü ettin? Senden çekinir ve titrer. İyilik mi yaptın? Gözlerini oyar... Aradaki uzaklığı koru patron! İnsanlara umut verme. Hepimizin eşit olduğumuzu, hepimizin eşit haklara sahio olduğumuzu söyleme; çünkü hemen senin hakkını çiğner, elinden ekmeğini kapar, açlıktan gebermeye bırakırlar seni. Ben senin iyiliğini isterim, aradaki uzaklığı koru patron!''
..bu konuk, yeryüzünü, insan ruhunu çok dolaşmış, onu dinlemeye doyamıyorum. ''Söyle Zorba, söyle!'' Zorba her şeyi, her gün ilk kez görmektedir.
ölümle ilgili
İnsanım ölüm yokmuş gibi haraket etmesiyle, aklında her an ölüm olduğu halde haraket etmesi, belki aynı şeydi ama, o zaman bunu bilmiyordum daha. (52) Ölümle ilgili Hamza Celaleddin'in bir düşüncesini eklemek istedim. "Ölüm, yaşama bir anlam veren hadise olarak yorumlanabilir, çünkü yaşamı değerli kılan sınırı çiziyordur" diyor Schmid. Ölüm, yaşam için bir sınır, dolayısıyla da bir ufuktur; bu ufuk bizi eylemek için motive eder, sonsuz ertelemeyi ve sonsuz ataleti devreden çıkarır. Ölüm, harekete geçirici yegâne güçtür ve ölüm yoksa, yaşam da yoktur.
''Sonunda ne zaman yalnız başıma, arkadaşsız ve sırf her şeyin düş olduğu gerçeğiyle birlikte ıssızlığa çekileceğim? Vücudumun hastalıktan, cinayetten, ihtiyarlık ve ölümden başka bir şey olmadığını görerek özgür, korkusuz, baştan başa sevinç içinde ormana ne zaman çekileceğim? Ne zaman? Ne zaman?''
''Özgürlük bu demektir!'' diye düşündüm. Bir hastalığa yakalanıp altın liralar toplayacak, sonra da birden hastalalığını yenip bütün varını yoğunu havaya savuracaksın. Hastalığın birinden kurtulup daha büyük başka birine tutulacaksın... Fakat, bu da tutsaklık değil midir acaba? İnsan, soyu için, Tanrı için, kendini bir düşünce uğruna feda etmeli midir? Ya da acaba efendimiz ne kadar yüksekteyse,tutsaklık zincrimiz o kadar uzuyor ve o zaman çok geniş bir harmanın içinde sıçrayıp oynuyor, sonra ucunu bulamadan ölüyoruz, bunun adına da özgürlük mi demişiz yoksa?
566 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.