Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

DVenus

Sabitlenmiş gönderi
Mesleklere dair
Hepsinin yüreğinde zincire vurulmuş hayvan gibi bir şey vardır. Bu hayvan parlar, şahlanır ama zincirini koparamaz. Hepsi birbirlerinin mesleklerini hasetle, kıskançlıkla ölçüp biçerler, tümü bir bütünlüğü olmayan işler olduğu halde alçak ve yüksek mesleklerden söz ederler. İnsan yalnızca el, yalnızca ayak ya da yalnızca kafa değildir, bunların hepsi bir bütündür. El, ayak ve kafa bir arada olmak ister. İnsanın yüreği, ancak bütün organları ve duyuları bir arada haraket ediyorsa sağlıklı, mutlu olabilir, yoksa bir bölümü canlı diğer bölümleri ölüyse asla.
Reklam
..karışık zamanlarda özümün yönünü yitirmediğim için ve hayatımim anlamı ve süresi olduğu için. Çünkü her zaman kendi içimi dinledim ve sakin bir şekilde, şöyle diyerek, devamlı beni uyaran sesi izledim: Şunun ötesi yok: Hayatı iyi ve mutlu yaşamak! Korkulu ruhların yolundan uzaklaştırsa da, kalbini izle. Hayat sana eziyet etse de, katılaşma. Ve sakin akşamlarda, işim bittikten sonra, sevgilim ya da çocuğumla evin önünde çimenlikte oturunca, doğanın soluğunu duyunca, o zaman içimde o çok sevdiğim türkü yükselir, çokların türküsü ,geleceğin türküsü...
Sen büyüksün, küçük adam, küçük ve darkafalı olmadığın zaman. Senin büyüklüğün, küçük adam, bize kalan son umut. Zanaatına eğildiğin, severek yaptığın zaman, oymacılıktan ve inşattan ve boyamaktan ve tohum ekmekten ve biçmekten ve gökyüzünden ve maviden ve geyikten ve seher çiyinden ve müzükten ve danstan, yetişmekte olan çocuklarından ve karından ve kocanın güzel bedeninden zevk aldığın, sevinç duyduğun zaman; gökyüzündeki yıldızlarını kavramak için gözlemevine gittiğin, öbür erkekler ve kadınlar yaşam hakkında ne düşünüyorlar dinlemek için, kütüphaneye gttiğin zaman. Sen yıllanmış, bir dede olarak torununu kucağına alıp, ona uzak, geçmiş zamanları anlattığın zaman büyüksün; onun sevimli, çocukça merakıyla belirsiz gelece baktığın zaman. Sen büyüksün, anne, yeni doğan bebeğini ninniyle uyuturken; gözlerinde ya, kalbinin en derininden onun gelecek mutluluğu için yakarırken; bu geleceği yıllar boyu saat saat çocuğunda kurduğun zaman.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sen yalnızca almasını biliyorsun, ama vermesini bilmiyorsun. Bu yüzden, tahayyül bile edemiyorsun, birisinin vermekten yaşam sevinci duyabileceğini, tıpkı diğer cinsten bir insanla hemen yatmayı düşünmeden, bir arada olmayı da tahayyül edemediğin gibi.
Elbette, elbette, ''dehalar'' olsun, istiyorsun ve onlara saygı göstermeye hazırsın. Ama sen uslu dehalar istersin, ölçülü ve görgülü ve delilikleri olmayan...kısacası, uyumlu ve uygun ölçümlü deha... vahşi, ehlileştirilemez olmayan, senin bütün sınırlarını ve darkafalılıklarını yıkmaya kalkmayan bir deha... Sınırlı, kısaltılmış, budanmış ve uydurulmuş bir deha istiyorsun, yüzünü kızartmaksızın, zafer geçidinde kentlerin caddelerinde onu gezdirmek için.
Reklam
Hayatta mutluluk dileniyorsun, ama güvence senin için daha önemli, hatta bunun bedeli, bütün yaşamın buyunca baş eğmek olsa bile.
Senin arkadaşının büyük bir iş becerebileceğine, inanmıyorsun. Aslında ve işte asıl onurunu gösterişle taşıdığın zaman, gizliden gizliye kendi kendini aşağılıyorsun; kendini aşaladığın için de, arkadaşın olan kişiye saygı duymazsın. Aynı masada oturduğun ya da aynı evde yaşadığın herhangi bir kişinin, büyük bir işi başarabileceğine, inanmazsın. Bu yüzden, bütün büyük insanlar yalnızdılar. Senin yakınında iyi düşünmenin olanağı yok, küçük adam. Yalnızca senin hakkında ve senin etrafında düşünmek mümkün. Senin ile değil. Çünkü sen, her büyük, geniş düşünceyi boğarsın. Anne olarak, düşünen çocuğuna şöyle dersin: ''Bu akıllı uslu öğrencilere göre bir şey değil! Kuşku mu duyuyorsun? Havadaki mikroplardan? Öğretmen olarak, şöyle dersin: ''Çocuklar uslu ve sessiz olmalı, şımarık değil.'' Kadın eş olarak, şöyle dersin: ''Buluş! Bir buluş mu yaptın? Neden doğru dürüst işine gidip, ailenin geçimini kazanmıyorsun!'' Ama gazate bir şey yazınca, onu anlasan da anlamasan da, inanıyorsun. Sana şunu derim, küçük adam: İçindeki en iyi şey için duyuyu yitirdin. Boğdun onu, ve onu kimde görsen, katlediyorsun, çocuklarında, karında, kocanda, ananda ve babanda. Sen küçüksün ve de küçük kalmak istiyorsuni küçük adam.
Sayfa 33 - Cem YayıneviKitabı okuyor
Gerçek büyük adamdan bir tek farkın var: Büyük adam da, bir zamanlar ufacık bir adamdı, yalnızca bir tek önemli özellik geliştirdi: Nerede küçük ve dar düşünüp haraket ettiğini, kavramayı bildi. İçinden gelen bir görevin baskısı altında, küçüklüğünün ve dar kafalığının, mutluluğunu tehdit ettiğini, hep daha iyi sezmeyi öğrendi. Demek büyü adam, nasıl ve ne zaman küçük bir adam olduğunu biliyor. Küçük adam, küçük olduğunu bilmiyor ve bunu bilmekten korkuyor. Küçüklüğünü ve darlığını, hayali güçle büyüklükle örtüyor, yabancı güçle ve büyüklükle. O büyük generalleriyle gurur duyuyor, ama kendisiyle değil. Kendisinin olmayan düşüncelere hayran, ama kendininkine değil. Bir şeyi ne denli az kavrıyorsa, o denli sıkı inanıyor ona. Ve kolaylıkla kavrayabildiği düşüncelerin doğruluğuna inanmıyor.
DVenus
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Aydın ve "Aydın"
Aydın ve "Aydın"İlhan Arsel
8.9/10 · 71 okunma
DVenus
Bir kitabı okumayı düşünüyor
Hayvan Özgürleşmesi
Hayvan ÖzgürleşmesiPeter Singer
9.4/10 · 123 okunma
Reklam
DVenus
Bir kitabı okumaya başladı
Dinle, Küçük Adam
Dinle, Küçük AdamWilhelm Reich
8.2/10 · 13bin okunma
''Patron,'' dedi, ''taşların, çiçeklerin, yağmurun söylediklerini bir bilseydik! Belki bağırıyorlardır, bağırıyorlardır bize de işitmiyoruzdur. Nah işte, tıpkı bağırdığımız halde, onların da bizi duymadığı gibi. Dünyanın kulakları ne zaman açılacak patron? Ne zaman gözlerimiz açılacak da göreceğiz? Taşlar, çiçekler, yağmur ve insanlar, kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız? Sen ne dersin patron? Bu konuda, kitaplar ne söylüyor.
Benim buradaki sevimcim büyük. Çünkü çok basit şeylere seviniyorum. Sevincim, dayanıklı nesnelerden fişkırıyor; temiz hava, güneş, deniz ve kepekli ekmek. Akşamları önümde bağdaş gurup Türkler gibi oturan, ağzını açıp konuşarak dünyayı ferahlatan bir Denizci Sinbad var. Bazen, sözler yetmedi mi, ayağa fırlayıp raks eder; bazen raks yetmezse santurunu dizlerini üstüne alır ve çalmaya başlar. Bazen çaldığı hava vahşidir, birden insana hayatının anlatılmaz derece tatsız ve kara bahtlı olduğunu; bazen çaldığı hava acıklı olduğundan, hayatın, kum gibi parmaklar arasından geçip gittiğini duyarsın; ama her defasında bunun bir çaresi bulunmadığını anlattığı için seni ağlamaklı eder.
''Artık kitap okuyamıyorum,'' dediğini duyuyorum. ''Çocukken çok kitap okurdum ama savaşla birlikte bıraktım.'' Yine duraksıyor. ''Bir köy bir tek cümleyle havaya uçurulabilir. İki cümle dünyayı yok etmeye yeter.''
Sayfa 166Kitabı okudu
''Fakat başının bir şekilde belada olduğunu hemen anladım, kendinden kaçmanın telaşı içindeydin, bavulu olmayan birinin ne anlama geldiğini herkes bilir.''
Sayfa 162Kitabı okudu
Pazılarım ve karnımdaki kasları hissediyor fakat aynadaki kişi ben miyim yoksa onun yansıması mıyım, ayırt etmekte zorlanıyorum. Saçlarım dökülmedi, annem haklı. Fırça gibi dik dik duruyorlar. Saçım beyazlamış sayılmaz. Bir tarafta ben varım, diğer tarafta bedenim. İkisi de eşit derecede yabancı. Aynı okula mı gittik, yollara asfalt dökme işinde çalıştığım yaz mı tanışmıştık, ahbap mıyız? Gökyüzündeki cisimler üzerine düşünen genç adam bu mu?
Sayfa 103Kitabı okudu
565 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.