Kitapla ilgili yapılan inceleme yazılarının çoğunu okuduktan sonra ben de yazmak istedim..
Yabancı olan Meursault mu yoksa onun gibi olmayan diğer herkes mi? İkiyüzlülükten uzak kalmayı istemek anti-sosyalik midir? Ana odaklanmak, anlamsız üzüntülerin esiri olmamak yaşamı umursamamak mıdır? Hayatın son anında bile tanrıya olan kayıtsızlığını sürdüren Mersault'un sebebi hayata kayıtlı olması değil midir? "Herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez" derken aslında kendi hayatını değerli bulup, başka herkesi de hayatlarına yabancı ilan ediyor olabilir mi? Kitabı okurken bu gibi sorular insanın aklından geçiyor (en azından benim geçti) ve kayıtsızlığın ağırlığını fazlasıyla hissediyorsunuz..
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,2bin okunma
Kedimin öldürdüğü fare
faraşla götürüp çöpe attığım
gri bir süprüntü
Derim ruhuna:
Koş şimdi
kimseden kaçmadan
dans et o büyük evin duvarları arasında
Ve derim vücuduna:
Dünyanın büyük
karnında
o sonsuz varoluşta
şimdi uyu rahatça
Bir bilim adamı eserinin kendisi olmadığını, yalnızca kişisellikten uzak gerçek olduğunu öne sürebilir. Bir sanatçı Gerçek'in arkasına gizlenemez. Hiç bir yere gizlenemez.
Bu, eski tahtaların içinde inatçı bir yaşam özleminin uyandığı dönemdi. Çok uzun zaman önce, onlar da sıcacık ve gücün getirdiği çocuksu bir duyguya sahiptiler, o zamanlar dallardan tomurcuklar fışkırıyordu. Sonradan ağaç kesilivermişti. Şimdiyse, bahar geldiğinde, o ağacın parçalarında hala çok çok hafif bir yaşam ürpertisi uyanmaktaydı. Eskiden yapraklar ve çiçekleri varken şimdi yalnızca "çatır", diyecek kadar belli belirsiz bir anıya sahiptiler, sonra her şey ta bir sonraki yıla kadar susacaktı.