Güney

128 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Kitapla ilgili yapılan inceleme yazılarının çoğunu okuduktan sonra ben de yazmak istedim.. Yabancı olan Meursault mu yoksa onun gibi olmayan diğer herkes mi? İkiyüzlülükten uzak kalmayı istemek anti-sosyalik midir? Ana odaklanmak, anlamsız üzüntülerin esiri olmamak yaşamı umursamamak mıdır? Hayatın son anında bile tanrıya olan kayıtsızlığını sürdüren Mersault'un sebebi hayata kayıtlı olması değil midir? "Herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez" derken aslında kendi hayatını değerli bulup, başka herkesi de hayatlarına yabancı ilan ediyor olabilir mi? Kitabı okurken bu gibi sorular insanın aklından geçiyor (en azından benim geçti) ve kayıtsızlığın ağırlığını fazlasıyla hissediyorsunuz..
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019111,2bin okunma
Reklam
Güney
Bir kitabı okumaya başladı
Bildiğimiz Dünyanın Sonu
Bildiğimiz Dünyanın SonuErlend Loe
6.8/10 · 1.580 okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Yabancı
YabancıAlbert Camus
8.1/10 · 111,2bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kedimin öldürdüğü fare faraşla götürüp çöpe attığım gri bir süprüntü Derim ruhuna: Koş şimdi kimseden kaçmadan dans et o büyük evin duvarları arasında Ve derim vücuduna: Dünyanın büyük karnında o sonsuz varoluşta şimdi uyu rahatça
Reklam
Bir bilim adamı eserinin kendisi olmadığını, yalnızca kişisellikten uzak gerçek olduğunu öne sürebilir. Bir sanatçı Gerçek'in arkasına gizlenemez. Hiç bir yere gizlenemez.
Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir.
sanki ben sana sahipmişim, sen de bana sahipmişsin ve yapılacak başka hiçbir şey yokmuş gibi.
Geçmiş ve gelecek, bellek ve istekle şu anın bir parçası yapılmadığı takdirde, hiç bir yol, gidecek hiç bir yer yoktur.
Bir insan ne kadar zeki olursa olsun, nasıl göreceğini bilmediği bir şeyi göremez.
Reklam
Ama birçok kadının bir erkekle tek ilişkisi sahip olma ilişkisidir. Ya sahip olma, ya da sahip olunma.
Güney
Bir kitabı okumaya başladı
Mülksüzler
MülksüzlerUrsula K. Le Guin
8.3/10 · 12,4bin okunma
Bahar
Bu, eski tahtaların içinde inatçı bir yaşam özleminin uyandığı dönemdi. Çok uzun zaman önce, onlar da sıcacık ve gücün getirdiği çocuksu bir duyguya sahiptiler, o zamanlar dallardan tomurcuklar fışkırıyordu. Sonradan ağaç kesilivermişti. Şimdiyse, bahar geldiğinde, o ağacın parçalarında hala çok çok hafif bir yaşam ürpertisi uyanmaktaydı. Eskiden yapraklar ve çiçekleri varken şimdi yalnızca "çatır", diyecek kadar belli belirsiz bir anıya sahiptiler, sonra her şey ta bir sonraki yıla kadar susacaktı.
Resim