Gün olacak, kendi ellerine bakacaksın, ağır bir şey alıp o ellerin her
kemiğini kırmak, parçalamak isteyeceksin. Çünkü o eller, neler yapabileceklerinin hayalleriyle
rahatsız edecek seni. Tabii eğer sen o fırsatı yaratabilseydin! Ama sen yaratamamış olacaksın ve şu
canlı vücuduna tahammül edemez olacaksın ... o ellere bir yerde ihanet etti diye. Gün olacak, otobüse
bindiğinde şoför tersleyecek seni. Belki istediği yalnızca on sent olacak, ama sen onu öyle
duymayacaksın. Sen o seste, kendinin bir sıfır olduğunu duyacaksın. Herkesin arkandan güldüğünü,
her neye gülüyorlarsa o şeyin alnına damgalanmış olduğunu düşüneceksin. Senden nefret etmelerine
sebep olan o şeyin. Gün olacak, bir salonun köşesine dikileceksin, kürsüde konuşan bir yaratığın
binalardan söz edişini dinleyeceksin. Senin o kadar sevdiğin o konudan. Duyduğun sözler, keşke biri
kalksa da şu herifi iki tırnağı arasında eziverse, diye düşünmene yol açacak. Derken herkesin onu
alkışladığını duyacaksın. Haykırmak gelecek içinden, çünkü kendin mi gerçeksin, onlar mı gerçek,
bilemeyeceksin. Yoksa bir salon dolusu kurukafanın arasında mıyım ben, diyeceksin. Yoksa biri
ansızın benim kafamı mı boşalttı, diye merak edeceksin. Ama bir şey söylemeyeceksin, çünkü
çıkarabildiğin sesler artık o salonda lisan sayılamaz. Zaten konuşmak istesen de konuşamazsın, çünkü
seni kenara iterler, onlara binalar konusunda söyleyecek hiçbir şey bulamazsın! Bu mu istediğin?"
Uzun zamandır kaybolmak istiyordum bu şehrin sokaklarında. Kısmet bugüneymiş.
Hava bir çoğuna göre normal olsa da ben biraz üşüyorum. Sanırım hastalanıyorum.
Ama şuan umursamak istediğimden emin değilim.
Gerçi bugünler de hiçbir şeyden emin değilim.
Her şey muallakta.
Zaten hayatım soru işaretleriyle dolu, bir de pesimist yorumlamalar katınca
Kan ter içinde uyandım geçen gece,
terimi kaçarken yakaladım vücudumun hapishanesinden.
Pis bir baş ağrısı, tabii olmazsa olmaz sırt ağrım.
Kaç aydır cehennem azabı oldu;
hani şu alacaklının kapıyı düşünmeden vurması gibi sırtımdan vuruyor ta boynuma kadar.
Terden ıslanmış sıcak yatağımda doğrulunca, bir soğuk hissettim yüzüme vuran.
Sanki
Sonra da televizyonu açıyor ve pembe dizilerden birini izlemeye başlıyor; hani şu gerçek insanların sahte sorunları olan sahte insanları oynadığı ve gerçek insanların gerçek sorunlarını unutmak için izlediği dizilerden birini.
Güneşten merhamet dilenmiyor! :(
Kim olursan ol, ne olursan ol ama kör olma.
Şeyh Hulud kim olduğunla ya da ne olduğunla ilgilenmez.
Hoşçakal Usul!
Hoşçakal Çöl Baharı Chani!
Dune MesihiFrank Herbert · İthaki Yayınları · 20216,2bin okunma
Eğer bir taraf seçmem gerekseydi;
Bir "yazarın" klişe aşk hikayelerini sayfalarca ve hiç de usanmadan yazmasındansa -ki İvan Gonçarov'un Oblomov'undaki Sergeyevna ve Oblomovu bu görüşümden tenzih ediyorum - Seçimim Chuck'un 'Tıkanma'sındaki gibi hayatın otantik olan yaşamlarını dile getirmesinden yana olurdu.