Elbette bu ancak, işlerinde yeteri kadar yargı gücüne ya da her halde ayırt etme melekesine yer vermeleri, Hegel bir tarafa , Fichte ve Schelling gibi salt sofistleri, filozof olarak kabul etmemeleri halinde mümkün olurdu. Fakat bunlar sadece sözü edilen niteliklerden yoksun olmakla kalmayıp, aynı zamanda filozof rolü oynamayı ve dünyaya derin düşüncelerinin meyvelerini sunmayı işlerinin bir parçası olarak görmek gibi ölümcül ve yanlış bir düşüncenin etkisi altında işlerini görmekteler.
Sokrates'in böylesine bıkmaz usanmaz biçimde meydan okuduğu ve Platon'un alay konusu yaptığı sofistlerin felsefe ve retorik profesörlerinden farklı bir yanları var mıydı? Bu, hiçbir zaman bütünüyle ortadan kalkmadığı için benim hala sürdürmekte olduğum o eski kan davası değil mi? İnsan zihninin en yüksek çabaları karla kazançla yan yana getirilemez; onların soylu doğaları böyle bir alaşımı kabul etmez.
Yalnızca sofist olarak ders verdiklerini, yani para karşılığında felsefi öğretileri sattıklarını itiraf edenlerle, bir sofist olarak ders vermenin, fikirlerin para karşılığı takası ve seyyar satıcılıgı oldugu için aşagılanmayı, kınanmayı hak ettigini düşünüp bilgi arayışı içinde olanların egitıminde para alınmasına, bu tür bir para kazanmanın felsefenin vakarına yakışmadıgı için, izin verilmemesini önerenler arasında bir ayrım yapılmalıdır.
"imdi insan olarak insani şeyleri, ölümlü olarak ölümlü şeyleri düşünmemizi salık verenlere kulak asmamalı, fakat elimizden geldiğince kendimizi ölümsüzleştirmeli, ve içimizdeki en iyi, en yüce şeyle uyum içinde yaşamak için her şeyi yapmalıyız"
Ne var ki hepsinden kötüsü, böyle bir konumda bulunan kimsenin, aklına herhangi bir düşünce geldiğin de, bunun üstlerinin amaç ve niyetlerine uyup uymayacağı endişesinin tutsağı olmasıdır. Bu onun düşüncesini öylesine felç eder ki bu fikirler bir daha onun aklının yanından bile geçmez.
Başkalarının söylemiş olduklarının karşılaştırılması ve tartışılmasıyla büyük ölçüde ne bilgimiz ne de derin kavrayışımız artacaktır; çünkü bu her zaman suyun sadece bir kaptan diğerine boşaltılmasına benzer. Kavrayışımız ve bilgimiz ancak şeylerin kendilerini bizzat derinlemesine düşünmek suretiyle zenginleşebilir; çünkü sadece o her zaman hazır ve el atında olan canlı kaynaktır. Bu yüzden sözde filozofların her zaman ilk yolla uğraştıklarını ve diğerini hiç bilir görünmediklerini; her zaman şunun ne söylediği ve diğerinin ne kastetmiş olabileceğiyle ilgilendiklerini görmek ilginçtir. Dolayısıyla bunlar her zaman, deyiş yerindeyse, geride bir damlanın kalmış olup olamayacağını görmek için eski kaplan ters çevirirlerken, beri yanda canlı kaynak ayaklarının dibinde fark edilmemiş olarak gürül gürül akar. Hiçbir şey bunun kadar yetersizliklerini ele vermez ve önemlilik, derinlik ve özgünlük kuruntularının aslını açığa vurmaz.
Ancak özel imkanlarla desteklenen bu etekli [Petticoat) felsefe ile, içi boş sözcük yapılarıyla, hiçbir anlama gelmeyen ve bir sözcük seliyle en sıradan ve en aşikar hakikatleri anlaşılmaz hale getiren ince belagat oyunlarıyla, hatta Hegel'in mutlak saçmalığıyla nereye gideceğiz?
Dolayısıyla dogma insan soyunun büyük kalabalığı için tasarlanmıştır ve onlar için uygundur; ve bu hüviyetiyle o' içinde sadece alegorik, ama yine de ortada sensu proprio* hakikat olarak dolaşması gereken hakikati barındırabilir.
Bir bilim olarak felsefenin, inanılabilecek, inanılacak yahut inanılması gereken şeyle hangi türden olursa olsun hiçbir alıp vereceği yoktur, o sadece bilinebilir olanla ilgilenir.