Şimdi, davetsizce evine giren kum tanelerini ağırlarken, onları zarif bir inciye çevirmeyi ihmal etmeyen misafirperver bir istiridye gibi, gönlüne kaçan kumlardan bir aşk büyüteceksin gizli gizli gövdenin merkezinde. Şanslıysan birden fazla inci sığacak hancı ömrüne.
Gelecekler, sonra gidecekler... Bir manzaraya kapanan gözlerin yeniden açıldığında bambaşka bir seyirlik bulacak. Birini diğerine yeğ tutmadan, hepsini ayrı minnetle yapıştırıp saklayacaksın göz kapaklarının içine.
Gelecekler ve muhakkak gidecekler... Kalanlar da aynı kalmayacak, değişecek akarken zaman nehrinin içinde. Bir pencereden, gösterileni hiç sorgulamadan ve itirazsız seyreder gibi katlayıp sakladığın o anılar, özenle çektiğin fotoğraflar gibi duracak zihninin çekmecelerinde.
Çok önerilmiş ve sürpriz sonlu bir filmi seyreder gibi seyredeceksin kendi filmini. Bazen sikildığında veya işler istediğin gibi gitmediğinde kapatmaya ya da ileri atlamaya çalışmadan, sonunda dönüşeceği şahesere beslediğin umutla, inançla ve sabırla bekleyeceksin. Daha sonra anlayacaksın izlediğin o sahnelerin aslında hangi finallere merdiven olduğunu. Tırmandıkça... Sonra, çok sonra.
Gelecekler... Gidecekler... Her gün yeniden tanışacaksın kendinle. Sen; zanaatından emin bir istiridye. Beklenmedik bir anda kalbinin çatlaklarından sızan kumlardan inci yaratan o maharetin elini hiç bırakmayacaksın. Çünkü bileceksin ki, bu zahmetsiz ustalık yaradılışına bir öpücük gibi usulca, daha daha doğmadan konduruluvermiş. Bileceksin ki, kum tanesinden inci yaratan o simya senin içinde.