Nereye başımı koysam, secde edilen O'dur (c.c.). Alt tarafta ve altı tarafın dışında ma'bud ancak O'dur (c.c.). Bağ, gül, bülbül, semâ ve sevgili hep birer bahane, bunların hepsinden maksat O'dur (c.c.). ( Mevlânâ)*
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden."
Sır, aşk, hayret vadisi, gurbet, gönül.
Önce gizli bir şeyler olduğunu fark edeceksin (Sır). Sonra onu keşfetmek ve anlamak acısıyla yanacaksın (Aşk). Yavaş yavaş öğrendiklerinle hayretlere düşeceksin (Hayret Vadisi). Sonra dahası için yollara düşeceksin (Gurbet). En sonunda aradığının uzakta değil içinin içinde olduğunu göreceksin (Gönül).
Hz.Ömer(ra): Bana öğüt verir misin?
Veysel Karani (ks): Allah (cc) seni biliyor mu?
Hz.Ömer(ra): Evet.
Veysel Karani (ks):Bir başkası seni bilmezse senin için daha iyi olur.
Peygamberler gelmiyor artık.
Biz kendini dünyaya hapsedenler. Kıyamet yok, mutluyuz. Ağlamak, sızlamak, yalan söylemek bitti. Oyun bitti. Çeliğin ve çimentonun merhametiyle güçlü tabutlarımız. Sıcak mezarlarımızda, renkli ışıklar içindeyiz.
Ağında boğulan bir örümcek kadar mutluyuz.
Ve biz Üçüncü Dünyalılar: "Güneyliler"...
En çok Peygamber görenler...
Biz Üçüncü Dünyanın Vicdanları!
Kendimizi hapsettiğimiz mağalara, hiçbir melek inmeyecek...
KENDİMİZ ÇIKACAĞIZ.
Koşmaya talip değilseniz eğer, çıkmayın yarışa. Uzaklaştığınız an aslında yakınlaşmakta olduğunuz andır. Biliyorsunuz, iki nokta arasında birinden uzaklaşırken diğerine yakınlaşırsınız. Tercih sizin.