Mehmet Dikici

Mehmet Dikici
@Ehlibilir
Okur yazar
59 okur puanı
Haziran 2022 tarihinde katıldı
ÇAY OCAĞI
Ahmet emir komuta seviyesini koruyordu. Bir ara Alper Üsteğmen “Herkes dini senin gibi anlasa” dedi. “Çok yobaz var, Cumhuriyetin kurucu değerlerine düşmanlar var, devleti yıkmaya niyetli vatan hainleri var, bölücü terör örgütlerinden farksız bunlar hatta daha tehlikeliler” dedi. Ahmet muhatabının dinin aslına itiraz etmediğini biliyor, dini temsil ettiğini iddia edenlerin haline kızıyordu. Son dönemde iktidarda söz sahibi olmasından dolayı, dinin siyasallaşmasına da mesafeliydi. Ahmet sormadan cevap vermiyordu. Üsteğmen’in belki de hayatı boyunca görüp göreceği bir güzel örnekti Ahmet. Ahmet de bunun farkında olduğu için ürkütmeden, sorulara net ama rijit olmayan cevaplar veriyordu. Çok fazla yorum yapmıyor, bildiği ayet ve hadislerden izah getiriyordu. Aralarında bir saati aşkın bir konuşma gerçekleşti, tugay komutanı postasının gelmesiyle bitti. Üsteğmen raporu imzaladı, Ahmet de çay ocağına gitti.
Sayfa 173Kitabı okudu
Reklam
İTÜ Kahvaltı programı
Ahmet “ Beni tanımadan zan ile hüküm verdiniz, kaldı ki sadece benim için değil, sizin partiye oy vermeyen herkes için “Patates dinine uyanlar” dediniz. Böyle nasıl insanlardan oy alacaksınız, bırakın İslam’a aykırılığını, yıllardır oy oranı yüzde üçü, beşi geçmeyen partinizle ve İslam’ı temsil ettiğini söyleyen söylemleriniz ile yüzde doksan dokuzu da inandıramamışsanız kendinizi sorgulayın” dedi. “Son seçimde inanmışlar bak, nerdeyse tüm belediyeleri aldık” dedi. Ahmet “Belediye seçimleri öncesi, hırsızlık ve yolsuzluk algısı üzerine yapışmış bir partiye kızan insanlar, acaba dini söylemi olan insanlar, nasıl olsa merkezi yönetime bir etkileri de yok, belediye hizmetlerini yapsınlar en azından çalmazlar” diye bir fırsat verdi. Oy oranlarına da baksanız bu söylemlerden ziyade, yereldeki dürüst insanların gücünden de kaynaklanıyor” dedi. “Denenmemişleri de görelim, mevcut partiyi de cezalandıralım diye de” derken, Lütfi Bey kahvaltıları organize eden kişi olarak müdahale etti “Tamam Ahmet karşılıklı diyalog oldu bu defa da” dedi. Ahmet sustu ancak, Sezai Bey söz aldı bu defa ve ardı sıra, Şamil Bey, Burhan Bey’in hoşlanmayacağı şeyler söylediler. Burhan Bey, neye uğradığına şaşırmıştı, Teknik Üniversiteliler’in kahvaltısında konuşmak; köy kahvesindeki cami cemaatine propaganda yapmağa benzemiyordu...
Sayfa 122Kitabı okudu
Zuhurata tabi ol
Seksen yaşlarındaki bu amca Ahmet’e, “Evladım, kul kaderini yaşar, zuhurata tabi ol, rahat et” dedi. Ahmet inşaat malzemelerinin fiyatlarını öğrenirken, bir yandan da esnafın güvenilir olup olmadığını kontrol ederdi. Küçükken babasının dükkânında çalışmış, çok insan tanımış sezgileri iyiydi. Gözünün tutmadığı adamdan uzak dururdu, mesafeli davranırdı, yüzgöz olmak istemezdi. Doğramacı bir esnafın çayını içip, sohbet ederken Cuma salası verildi, işyeri sahibi “Hadi evlat ben cuma namazına gideceğim dükkânı kapatıyorum” deyince ben de gidiyorum beraber gidelim dedi. Beraber cuma namazına gittiler, hutbede; beytülmalden bir ip almanın cehennemden ateş almakla bir olduğunu anlatıyordu, yani devlet malını çalmak, yolsuzluk yapmak, ihaleye fesat karıştırmak gibi ilgili güncel konulardan bahsediyordu vaiz. Ahmet anlatılanları biliyordu, ama inancını tazeledi tabir yerindeyse, kafasındaki kuşkular, yolunun doğruluyla ilgili değildi. Nasıl daha faydalı olabilirim, taviz nereye kadar olursa toplumdan kopmadan inancımı yaşayabilirim gibi felsefi derinliği olan kaygıları vardı. Öğrenci iken tanıştığı idealist bir işadamı şöyle demişti, “Öğrencilikteki rijitliğiniz, gerçek hayatta devam ederse, çok kırılırsınız, esneklik ve zekâ işidir toplumda idealizmini korumak” bu sözlerin ve vaizin hutbesinin ışığında kıbleye yönelip, ellerini kaldırdı ve Allah-u Ekber deyip cuma namazı için imama uydu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hikmet Amca
O gün Hikmet Amca’ya uğradı, ne zaman kafasında sorular olsa, uğrar bir duasını alırdı. Giderken fırından taze gevrek iki simit de almıştı, Hikmet amca da yeni çay demlemişti. Ahmet durumun farkındaydı simit aldığını bilen Hikmet amca da çay demlemiş diye düşündü. “Evladım otur bakalım, şu muhabbet çayından içelim senin simitlerle beraber” dedi.” Hayatta her şeyin bir bedeli vardır, sen Allah’ın sana yazdığından başkasını istersen bedeli öder alırsın” dedi. “Ancak, külli kaderde olan değişmez ise de cüzi kader dairesindedir bu” dedi. “Sen isteme Allah verirse senin için her daim en hayırlısını verir” dedi. “Bazı veli kullar Rabbinden bir şey isteme-meyi tercih etmişlerdir” dedi. “Rabbimiz bize isteyin vereyim diyor ancak o bizim gibi aciz kullar içindir” dedi. “Tevekkül eden rahat eder, önüne nasibin her daim gelir sen haram mı helal mi tercih edersin” dedi. “Sabredersin helali gelir sabretmezsen harama tenezzül edersen, kaybedersin” dedi. Hikmet Amca, insanların ezalarına katlanıp, onların ıslahı için aralarında olmanın, uzlete çekilmekten, sorunlardan kaçmaktan daha faziletli olduğunu anlattı. Devlet mekanizmasında yerini tutup, namert döneminin bir gün değişeceği günü beklemenin, bu arada kendini yetiştirmenin önemini anlattı. Türk Devleti’nin maneviyat ile korunduğunu, kıyamete kadar payidar ola-cağını, asker ocağının Peygamber ocağı olduğunu söyledi. Sözler, Ahmet’in kalbine tesir ediyor, huzur bulmasına neden oluyordu. Zihnini kurcalayan sorulara da cevap buluyordu. Müsaade isteyip ayrılırken, Hikmet Amca “Sabır evlat, en kestirme yoldur” dedi.
Sayfa 134Kitabı okudu
Yunus Bey Yoğun Bakımda
Ahmet, avukatlık mesleğine pek sıcak bakmazdı. Şirketin avukatı ile tanışmış, işin ihalesi aşamasında nasıl bir kılıf uydurduklarını ağzından dinlemişti. İşin alınması için verilen rüşvet ile bu usulsüzlüğün kapatıldığını, kendisinin de buna aracılık ettiğini anlatmıştı. Vefat eden Avukat Yunus Bey, sadece icra davaları ve boşanma davalarına bakan, paragöz bir adamdı. Arkasından dua edeni pek olmadığı gibi, belki de beddua edeni de çoktu. Yunus Bey’le, devletten ihale alma konusundaki süreçlerle alakalı ters düşmüşler, Ahmet’e “Güçlü olmak için rüşvet verilmesi gerekiyorsa vereceksin” demişti. Cenaze evinde taziyeye gittiğinde, tüm bunlar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti gitti.
Reklam
Reklam