Bu kederli ses onu uyutmuyordu, çünkü o da kendini kederli hissediyordu. Kendini mutlu hissetse bu sesler ona ninni gibi gelirdi. Oysa rüzgar nasılsa “uğulduyor” ve iri yağmur damlaları nasıl da pencerenin camına vuruyordu…
“İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.”
“Etrafını bu kadar iyi tanıyan, karşısındakinin ta içini bu kadar keskin ve açık gören bir insanın heyecanlanmasına ve herhangi bir kimseye kızmasına imkan var mıydı ? Böyle bir adam önünde bütün küçüklüğüyle çırpınan birine karşı taş gibi durmaktan başka ne yapabilirdi ? Bütün teessürlerimiz, inkisarlarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraftarındadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne geleceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?”
İçinde ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.