Emine daha birkaç saat önce kızını bembeyaz gelinliğiyle hayal ederken şimdi çaresizce elleri kucağında duvarın dibine çökmüş kızının odasına kulak kabartmışken nerden düşünebilirdi ki Lamianım da o gün, o önemli günde giyeceği beyaz krepsaten elbisenin üzerine ne renk bir eşarp takmanın daha uygun olacağının telaşında, İkbal Hanım'sa bir gün önceki gece yolculuğunda ışıklı köy evlerine bakıp onun gibi saatlerdir yollarda olmayanlan kıskandığını hatırlıyordu. Kim bilir o evlerde de kimler uykusuz gecelerin sabaha ermesini bekliyordu. Belki de hayat boyunca bir kez daha böyle bir hüsrana uğramayacaktı. Böyle hiçbir şey bilmeden beklemek çok zordu. Ne olduğunu öğrense ona göre bir çıkış yolu verirdi insanın içine Rabbi. Gecenin geri kalanında İkbal kalktı İsmail oturdu, o kalktı anası oturdu seccadeye.
•••
O gece koca şehirde, ışıkları sönse de uykusuz sabahlayan birçok kişiden hiçbiri kendi gibi yatağının içinde dönerek uykusuz sabahlayan başkalarının da olabileceğini düşünmedi bile.
•••