Başka bir grup ise belki helâl kazanç sağlar, haramdan kaçınır ve mallarını mescidlere/camilere harcar.
Yalnız bunlar, şu iki yönden aldanmıştır:
Birincisi: Riya, şöhret ve övülme isteğidir. Şöyle ki, belki komşularında veya şehrinde fakirler vardır ve malı onlar için harcamak, daha önemlidir
....
İkincisi: Malını mescidlerin/camilerin dekorasyonu ve namaz kılanların kalplerini meşgul eden yasaklanmış nakışlarla süslenmesi için harcar.
...
Kıldıkları namazın içinde ve dışında akıllarına gelen her şey, mescidi bina eden kimsenin anlayışına göre oluşur. Bu sebepledir ki, mescidin/caminin süslenmesi bu yönden helal değildir.
İsimlerini ve Şöhretlerine ebedi leştir mekanın için öldükten sonra da yaptıkları eserlerinin baki kalması için bunların üzerine tuğlayla yazıyorlar.
Onlar, bununla (ALLÂH tarafından) bağışlanmayı hak ettiklerini sanıyorlar.
Bazısı da, özlü amelleri yapmak için kendisini zorlar. Örneğin, bir günde bin rekat namaz kılar ve Kur'an'ı hatim eder.
Bütün bunları yaparken kalbini gözetleyip riya, Kibir, kendini beğenme ve diğer helak edeci düşüncelere karşı kendini denetlemek ve temizlemek aklına bile gelmez.
Kendilerine dünyaya karşı zahidlik gösterenlerden sanıyorlar. Fakat dünyanın, kendilerine nasıl kurnazlık ettiğini anlamıyorlar.
Bazen de zenginleri, fakirlere nispetli önde tutar.
Bazısı da, ilmiyle böbürlenip durur.
Bazısı ise yalnızlığı tercih eder.
Eğer onlardan birisi, Mekke ve Medine'nin komşusu olacaksa, o kişinin komşuluk hakkını koruması vaciptir. Eğer Mekke'de kalacaksa Allah'ın hakkını, Medine'de kalacaksa Hz Peygamber'in ص hakkını korumalıdır. O halde buna kim hiç yetirebilir?
Bilmezler ki, namazda kalbin huzuru, vaciptir. İblis aldatır ve yaptığı şeyleri süslü gösterir. Sonra da onlara:
"Gösterdiğin bu ihtiyatla diğer sıradan insanlara nispetle seçkin konuma gelmektesin. Sizler, Rabbinizin katında hayır üzeresiniz. " der.
Yaptıkları şey sadece hadisleri nakletme yeni yönetmektir.
Bunun da, kendileri için yeterli olacağını zannederler.
Hadis ilminde ilk önce, hadis-i dinlemek, sonra anlamaya çalışmak, sonra ezberlemek, sonra amel etmek, sonra da yaymak gerekir.
Bunlar, aldanmışlardır. Çünkü onlar, bu sıfatlardan bahsederek insanları bu sıfatlara sahip olmaya çağırdıklarında kendileri de bu özelliklere sahip olduklatonı zannediyorlar.
Bunların (hak yoldan) sapmalarının sebebi; ( herhangi bir düşüncenin) delillerinin şartlarını ve bu meselelerde doğru yöntemin nasıl olduğunu iyi bilmeleridir. Örneğin, şüphenin bir delil ve delilin de bir şüphe olduğunu savunurlar.
" Bir toplumda cedel/ tartışma ortaya çıkarsa, onlar yollarını şaşırırlar. " (Hz Muhammed ص )