Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Esra nursenem çirçir

Bir Adamın Sevgisi Uğruna
Acımak, merhamet etmek, zayıflıktı. Vahşi hayatta merhamet diye bir şey yoktu. Merhamet, korku sanılırdı ve bu yanlış anlama, ölüm getirirdi. Ya sen öldürürsün ya da seni öldürürler, ya sen yersin ya da seni yerler; yasa buydu ve Zamanın derinliklerinden gelen bu buyruğa uydu Buck.
Sayfa 81 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
People are always blaming their circumstances for what they are. I don't believe in circumstances. The people who get on in this world are the people who get up and look for the circumstances they want, and if they can't find them, make them. Mrs. Warren's Profession~~George Bernard Shaw
Vivie WarrenKitabı okudu
Oh, the hypocrisy of the world makes me sick!
Sayfa 38 - Mrs. WarrenKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsan emin olunca ya zaten çare kalmamıştır ya da vaktinde farkına varınca belki bir çare bulunur.
Sayfa 33 - Imogen, CymbelineKitabı okudu
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Nora SeedKitabı okudu
Reklam
"Ölmek istiyorum ben." Bayan Elm bir kitapta daha önce de okuduğu ama bu kez içinde yepyeni bir anlam bulduğu bir paragrafı okurcasına, Nora'ya iyice bir baktı. "İstemek," dedi ölçülü bir sesle, "ilginç bir sözcüktür. Yoksunluğu anlatır. Bazen o boşluğu başka bir şeyle doldururuz ve ilk baştaki istek bütünüyle kaybolur. Belki de senin sorunun istemek değil, yoksun olmak. Belki de cidden yaşamak istediğin bir hayat var."
Pişmanlıklar kaybolup gitmezdi. Sivrisinek ısırığı gibi değildiler. Sonsuza kadar kaşınırlardı.
İnsan olmak, dünyayı sürekli indirgeyerek anlaşılabilir ve basit bir anlatıya dönüştürmek demekti. İnsanın gördüğü her şeyin birer indirgeme olduğunu biliyordu Nora. İnsanlar dünyayı üç boyutlu görüyordu. Bu da bir indirgemeydi. İnsan en nihayetinde sınırları olan, her şeyi genelleyen, otomatik pilotta yaşayan, zihnindeki dolambaçlı yolları düzleştiren bir yaratıktı ve tabii ki bu yüzden sürekli kaybolup duruyordu.
Zaman iflas durumundadır çünkü Ortaya çıkan tüm fırsatları değerlendirmeye zaman yetmez. Bu kadar da değil, zaman bir hırsızdır da, Zaman, gece gündüz gizlice sizden çalar derler, duymadınız mı?
İş BankasıKitabı okudu
Çünkü insanlık tarihi davetsiz misafirleri sevmezdi; kahramanlarını kendi seçer, ne kadar usandırıcı bir çabaya girerlerse girsinler hakkı olmayanları acımasızca geri çevirirdi; talihin ilerlemekte olan arabasından bir kez düşen kişi, arabaya bir daha yetişemezdi.
Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Reklam
Çünkü ölüm sözcüğü bir sarhoşun yüreğine bile çekiç gibi inerdi.
Onurunun kırılması yumruklardan daha çok canını yakmıştı. O an içinde bir şeyler öldü.
Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.
Sayfa 164 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Maria Puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum. Muhakkak ki bütün insanların birer ruhu vardı, ama birçoğu bunun farkında değildi ve gene farkında olmadan geldikleri yere gideceklerdi. Bu ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu.
Sayfa 85 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
20 Haziran 1933
Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim... Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim.
Sayfa 71 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?
Sayfa 31 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rasgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.
Sayfa 25 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Bürün teessürlerimiz, kırılmalarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür?
Sayfa 15 - Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Nedense hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz.
Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Fakat insanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyor. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğunu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan bulmaktan daha kolaydır.
Türkiye iş Bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Ne zaman kendimle baş başa kalsam, Raif Efendi'nin saf yüzü, biraz dünyadan uzak, buna rağmen bir insana tesadüf ettikleri zaman tebessüm etmek isteyen bakışları gözlerimin önünde canlanıyor. Halbuki o hiç de fevkalade bir adam değildi. Hatta pek alelade, hiçbir hususiyeti olmayan, her gün etrafımızda yüzlercesini görüp de bakmadan geçtiğimiz insanlardan biriydi. Hayatının bildiğimiz ve bilmediğimiz taraflarında insana merak verecek bir cihet olmadığı muhakkaktı. Böyle kimseleri gördüğümüz zaman çok kere kendi kendimize sorarız: "Acaba bunlar neden yaşıyorlar? Yaşamakta ne buluyorlar? Hangi mantık, hangi hikmet bunların yeryüzünde dolaşıp nefes almalarını emrediyor?" Fakat bunu düşünürken yalnız o adamların dışlarına bakarız; onların da birer kafaları, bunun içinde, isteseler de istemeseler de işlemeye mahkûm birer dimağları bulunduğunu, bunun neticesi olarak kendilerine göre bir iç âlemleri olacağını hiç aklımıza getirmeyiz.
İnsanlar, bugüne katlanmak yerine, hayal güçlerini seferber ederek geçmişin kötülüklerini çağrıştıracak hatıralarla meşgul olmasalar, daha az acı çekerlerdi.
Reklam
İnsana ne kadar toprak gerekir?
Şef, "Ah, ne de şanslı biri!" dedi. "Ne çok toprağı oldu." Pahom'un hizmetkârı gelip onu kaldırmaya çalıştı. Ağzından kan sızdığını gördü. Pahom ölmüştü! Başkurtlar adama acıdılar ve üzüntülerini gösterdiler. Pahom'un hizmetkârı küreği aldı ve Pahom'un sığacağı genişlikte bir çukur kazıp onu gömdü. İki metrelik bir toprak parçası Pahom'a yetip artmıştı bile.
Bir Kere Sonbaharda
Yer yarılsa da içine girseydim! Hayat eğleniyordu benimlet Bir düşünün! O sıralarda insanlığın alınyazısını dert edinmiştim kendime. Toplumsal dönüşümlerle, devrimlerle ilgileniyor, derinliklerine belki kendi yazarlannın bile ulaşamadığı şeytanca bir bilgelikle yazılmış kitaplar okuyordum. Kendimi büyük bir eylemsel güç olarak hazırlama çabasındaydım. Ve satılık bir kadın, dovülmüş, kovulmuş, dünyada ne yeri, ne değeri olan mutsuz bir varlık beni bedeniyle ısıtıyor, daha ben ona yardım etmeyi düşünmeden o bana yardım ediyordu. Zaten düşünsem de ne gelirdi elimden? Ne yardımım dokunurdu ona? Ah, bütün bunların ağır, anlamsız bir düş olmasını ne kadar isterdim.
Bir Kere Sonbaharda
Ama bu sözler okuduğum ve okumakta olduğum bir sürü parlak kitaptan daha çok etkiliyordu beni. Çünkü ölmekte olan bir insanın can çekişmesi en yetkin, en ustaca ölüm tasvirlerinden çok daha doğal ve etkileyicidir.
Bir Kere Sonbaharda
İnsanlık yüksek bir kültür düzeyine ulaştı. Bu bakımdan ruhunuzun açlığını karnınızın açlığından daha kolay giderebilirsiniz.