Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eylem Dilara Taşdemir

Eylem Dilara Taşdemir
@Eylemdilara
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
57 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Müthiş bir son
Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu, anlamazlardı.
Reklam
Acın hep benimle
Ben zaten o ilk acıyla ölmediğimde çok gücenmiştim hayata. İnsan olmuştum ilk o zaman. Ya da bozmuşlardı beni yenidoğandan. Kendimi acıya teslim ettiğimde hatırladım, ölünmüyordu, hatırladım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bittim yaşamımı kapattım.
Herhangi bir yerde, herhangi bir zamanda yaşamım bitti. Bilmiyorum, nerede, ne zaman. Ve işte o bittiği yerde başladı. Acının sonunda. Acı ile
Sevgiyi ihmal etmemek şartıyla
"Yaşamın gerçek anlamını arayan, bulmaya çalışan bir martıdan daha sorumluluk sahibi biri olabilir mi? Bin yıldır yaptığımız tek şey balık peşinde koşmak. Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi."
Reklam
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında. Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını.
Tam olarak delilik sayılmaz bu halim, ama delirenler herhalde kendilerine acı veren şeye teslim oluyordur, ruhundaki sarsıntılardan yavaş yavaş zevk almayı öğreniyordur, hissettiklerim de buna pek uzak sayılmaz doğrusu.
Françoise'in gelip, "Mademoiselle Albertine gitti," dediği gün Albertine'den ayrılışım, birçok ayrılığın silik bir benzetmesi gibiydi. Çünkü çoğu kez, âşık olduğumuzu anlamamız, hattâ belki âşık olmamız için, ayrılık gününün gelip çatması gerekir.
Sen; hiç gitmeyecek gibisin değil mi? O gidenler de hep senin gibiydiler
Fakat herkes bilir ki hayat, yaşamak zahmetine değmeyen bir şeydir. Aslında otuz ya da yetmiş yaşında ölmenin önemli olmadığını bilmez değilim; çünkü her iki durumda da gayet doğal olarak başka erkeklerle başka kadınlar yine yaşayacaklar ve bu, binlerce yıl devam edecektir. Sözün kısası, bundan daha açık bir şey yoktu. Şimdi ya da yirmi yıl sonra olsun, ölecek hep bendim.
Reklam
Öğrenmişti: Hayatta herkese gücünü veren başka bir şeydir. Ona da gücünü yaşadığı bir yıkım kazandırmıştı...
Bellek yavşak bir düşman gibi davranıyor bazen. Canını yakacak şeyleri unutmana izin vermiyor.
''Palto giymeye üşenirken bu koca dünyayı sırtımda nasıl taşırım ben? İçinde bulunduğum durumu kimseye anlatamam. Sen de anlamazsın Ben bile anlamıyorum ki başkasına nasıl anlatırım?"
Huzurumu kaçıran ölmek değil , arkamda hiçbir iz bırakmadan ölebileceğim düşüncesiydi.
Sevgili kalbim! Neden hâlâ apartman boşluğunun gün ışığı görmeyen penceresinde kuş sesleri beklersin?
"Biliyorum, bir gün dayanamayacak küçük kalbim; Arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim. "
Reklam
Kalbim! sen varsın sen tökezleyen bir şarkı değilsin ne de uzun, yanık havalı türkü sen kendinin ezgisisin.
“Her şey iyiydi eskiden; güler yüzlü ve dostçaydı her şey.”
Tıpkı sürülmüş tarlalar gibiydi insan aklı ve ruhu, iblisler kötülük tohumlarını dur durak bilmeden işte bu hazır bekleyen tarlalara ekiyorlardı. Şayet bu tohumlar filizlenirse, onlar da gerekli bütün yardımı sunuyordu o insana, tabii ki bu yardımın bencilce amaçlarla kullanılarak diğerlerine zarar vermesi şartıyla.
Sayfa 160
Yanılmış olmanın acısını anlamıyorlar. Umulmadık bir ânda yanılmış olmanın acısını. Bundaki dayanılmazlığı...
"Ölüm bazen o denli çabuk gelmiyor. Ölümle savaşmak gerekiyor. Gülünecek en uygun anda gülmeyi kasıklarıma hapsedişim bundandır belki. Ölüme yatarken ölümle savaşmak gerekeceğini düşünmemiştim."
Reklam
Tütünümü, anahtarımı aldım, evden tam çıkıyorum, bir şeyin eksik olduğunu, eksik olanın ruhum olduğunu fark ettim. Önemsemedim.
Söyleyeceğimiz çok şey var aslında. Ama üşeniyoruz. Ve çok sıkıldık. Önceleri müthiş bir hevesle acılarımızı paylaşacak insan ararken etrafımızda, şimdi kimseler soru sormasın istiyoruz.
Anne... Ben iyi değilim. Neyi tuttuysam elimde kaldı. Atladığım her öğün için üzülen sen, ruhumdan akan kanı görsen, nasıl dayanırsın bilmem...
Çok seviyordum kitapları. Çevremizdeki dünya kadar gerçek; neredeyse ondan daha zengin bir evren fışkırıyordu sayfaların arasından.
Kadınları korumaktan vazgeçmeniz lazım, onları farklı işler ve farklı uğraşlarla baş başa bırakın; izin verin ki asker olsunlar, denizci olsunlar, otomobil sürsünler, liman işçisi olsunlar... "Kadınlık korunmaya muhtaç bir varoluş olmaktan çıkınca her şey olabilir."
"Her şeyi yazmıyorum, korkuyorum. Yazarsam çok dağılacağım gibi..."
Reklam
Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikeninkiyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz… Ortadoğu’nun âdeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.