Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem umutsuzluk kışı, her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana🐿
Edebiyat tarihinin bence en iyi girişlerinden biri İki şehrin hikayesi Londra ve Paris arasında geçen bir olay örgüsünü anlatıyor bize. Ve tarih olarak 1775 yılı ve 1792 yıllarını kapsar. Fransız ihtilali ve sonrasındaki dönem”terör dönemi” olarak bilinir. Giyotinle idamlar rutinleşmiş bir ritüele dönüşür.
Romanda, bir hapishanede suçsuz yere 18 yıl geçiren Dr. Mannetton’un eski bir arkadaşının yardımıyla kurtulması tesadüf eseri tanıştığı ve ölümden kurtardığı Chales Darnay ile hayatının kesişmesi ile meydana gelen olaylar ekseninde devam eder. Romanda olay sanki örümcek ağı misali devam eder ve olay romanın sonuna kadar heyecanını yitirmez.
Kitabın sonu benim için bir sürprizdi hiç beklemediğim bir karakterin fedakarlığı ile olaylar çözüldü. Ben de cümlemi kitabın son sayfalarında sıklıkla geçen bir cümle ile bitirmek istiyorum
“Ben yeniden dirilişim, ben hayatım, dedi Tanrı; bana her kim inanıyorsa, ölse bile, yaşar hâlâ ve her kim yaşıyor ve bana inanıyorsa asla ölmez.”