Benliğimi parça parça sökecek olsam, onda, hep dışarıdan gelmiş parçalar ve kırıntılar buluyorum. Her birinin üzerine kaynağını gösteren etiketini koyabilirim.
Mülkiyeti tartışma götürmez yegâne şey “benlik” olmak icap eder. Fakat işin derinliklerine inecek olursak, kimseye bağımlı olmayan, başlı başına, ayrı ve mutlak bir unsur nerede?
Ahlak ve toplumun huzuru suçlulara açılan beyhude ve masraflı davalarla elde edilemez. Bunun temini, ancak, masumların sürekli muhakemeleri ile kabildir.
Cinayetlerin çoğu, bir saat önce masum görünen ve kanun nazarında öyle olan kimseler tarafından işlenmektedir.
Bütün dünya, dinlerin Allah ile insanın sahip olduğu en yüksek meziyetler arasında yüksek bir işbirliği neticesi meydana geldiğini kabul eder; Saint-Germain-en-Laye’li bir Yahudi Salomon Reinach dinlerin sadece vahşi tabu’lardan kalmış, muhtelif ideolojik maksatlarla kurulmuş bir yasaklar sisteminden meydana gelmiş olduğunu gösteriverdi.
Hepimiz kendimizin ahlak sahibi, normal bir insan olduğumuza inanmışızdır. Freiberg’den, bir Yahudi, Sigmund Freud göründü, en ahlaklı, en kibar asilzadenin içinde bir katil, bir cinsi sapık gizlendiğini keşfetti.
Kendimiz için çoğunlukla alçalma, başkaları için hakaret teşkil eden bir surata neden razı olalım? Herkesin, en hoşuna giden ve ruh haline uygun bir çehreyi seçme hakkı olması gerekir. O vakit birçok maske yaptırılırdı ve insan o ara ne ile meşgul ise, keyfi nasılsa şu veya bu maskeyi takardı. Herkesin dolabında, şapkalarının yanında, taziye ziyaretleri, cenazeler için hazin bir maske; münakaşalar ve düellolar için bir yırtıcı maske; "flirt" ve nişanlar için suzinak, solgun, dermansız bir maske; komediler ve dost toplantıları için güleç maske ve bu minval üzere başka başka maskeleri bulundurmak gerekir.