Stoacılık, M.Ö. 300 yılında Kıbrıslı Zenon tarafından kurulan bir ekol. Daha sonra Cicero, Seneca, Epiktetos ve İmparator Marcus Aurelius gibi önemli isimlerce benimsenen bir felsefe.
Felsefenin temelinde yatan kavramlar tefekkür, kadere razı olma, sabır, mal ve mülkün geçiciliğinin farkına varma, erdemin üstünlüğü gibi diğer felsefik görüşlerde de karşımıza çıkacak şeyler ama asıl mesele zaten bunları uygulayabilmekte.
Epiktetos kendisini dünya malından soyutlamış, hiç evlenmemiş. İyiliğin, erdemin, yardımseverliğin peşinden koşmuş. Tüm bunların ödülü ise gerçek anlamda özgürlük, sükûnet ve arzularından arınmış şekilde huzura ermek diye düşünmüş. Zaten dile getirdiği en temel düşüncelerden biri, insanın arzularından vazgeçmesi; alışkanlıklarının esiri olmaması ve bu sayede özgürlüğe erişmesi olmuş.
Epiktetos'un düşüncelerine baktığımız zaman Tanrı inancının son derece belirgin olduğunu görmekteyiz. Fakat ölüm sonrası yaşama inanmıyor, ölümden de korkusu yok ve ölümü sadece bütünün bir parçası olarak yorumluyor.
Ayrıca Sokrates'ten son derece etkilendiğini görüyoruz ki Sokrates belki de Tanrı inancına sahip düşünürlerin en başında gelmekte, bazı yerlerde peygamber olduğu bile söylenir. Bu derin bir mesele tabii ama Sokrates'in ahlak ve erdem anlayışına bakarsak son derece üstün olduğunu görürüz.
Kitap bir okumada biter fakat anlatılanlar çok derin. Geçmişte kalan bir felsefe diye düşünmeyin zira Nelson Mandela bile bu düşünceden ilham almış.
Hayata farklı bir pencereden bakmak, yaşamınızı ve hayat gayenizi sorgulamak için çok güzel bir kitap.